1 Temmuz 2011 Cuma

Uzay Ekleri

Salaklığın mor halkası… Sandım ki şeker dubası…

Millet denize atlayıp atlayıp ona  ulaşmaya çalışıyor. “Abe kuzum sen yüzme bile bilmezsin!” diye bağırsan nafile…

O millet o suya atlayacak, şeker dubasına varmak için boğulacak! Ciddi ciddi durmak, durup da bakmak falan harbiden salaklık muamması.  Neremizden çekip de uzatsak, nasıl bağırsak da bağırsak kurdundan azıcık ayrılsak, şöyle delikanlı bir  “halkman” olsak?

Man ağır vasıta markası ama olsun. Zaten  kahir ekseriyetin   beyin motoru ağır vasıta çekişinde, yani mahzuru yok. Mahzuru olursa  Mahsun’u buluruz o, tek tek, du yek  alemin krallarını Camelot’a davet eder, “Bir  dakka hemşerim! Bi  su dökeyim, gelip kafanızı kırıcam!” der, bol ayınlı, kaflı Arabik velveleler ve helheleler içinde şbolekleriz. Hatta artık "mahzun" diye bir kelime kalmadığından olmazsa  uyandığımızda güneşi bulur,  sağ köşenin takkeli baba  civarından döner, bir de Manhattan’a beş minare kondururuz.

“Şboleklemek” aslında bir tür pastacılık terimi.Eklerlerin son çikolata ( artık ne kadar çikolataysa?) tabakasının döküldüğü an anlamına geliyor, yersen…

Sesi balgamlı,  bakışı şalgamlı, soğan  leşi kokulu  kara delikanlıların devri alem ettikleri canım  memleketim! Mektubuma  başlarken  hususan selam  eder…

Hiç yorum yok: