Millet denize atlayıp atlayıp ona ulaşmaya çalışıyor. “Abe kuzum sen yüzme bile bilmezsin!” diye bağırsan nafile…
O millet o suya atlayacak, şeker dubasına varmak için boğulacak! Ciddi ciddi durmak, durup da bakmak falan harbiden salaklık muamması. Neremizden çekip de uzatsak, nasıl bağırsak da bağırsak kurdundan azıcık ayrılsak, şöyle delikanlı bir “halkman” olsak?
Man ağır vasıta markası ama olsun. Zaten kahir ekseriyetin beyin motoru ağır vasıta çekişinde, yani mahzuru yok. Mahzuru olursa Mahsun’u buluruz o, tek tek, du yek alemin krallarını Camelot’a davet eder, “Bir dakka hemşerim! Bi su dökeyim, gelip kafanızı kırıcam!” der, bol ayınlı, kaflı Arabik velveleler ve helheleler içinde şbolekleriz. Hatta artık "mahzun" diye bir kelime kalmadığından olmazsa uyandığımızda güneşi bulur, sağ köşenin takkeli baba civarından döner, bir de Manhattan’a beş minare kondururuz.
“Şboleklemek” aslında bir tür pastacılık terimi.Eklerlerin son çikolata ( artık ne kadar çikolataysa?) tabakasının döküldüğü an anlamına geliyor, yersen…
Sesi balgamlı, bakışı şalgamlı, soğan leşi kokulu kara delikanlıların devri alem ettikleri canım memleketim! Mektubuma başlarken hususan selam eder…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder