2 Ocak 2014 Perşembe

Muhafazakâr Demokrasi Tramvayının Son Durağında Yok Edici Türban Fetişizmi

Örtünmeyle ilgili görebildiğim kadar Nur Suresi 31. Ayet dışında hiçbir delil bulunamıyor. Orada da “başörtüsü” olup olmadığı tartışılan bir kelime etrafında fırtınalar koparılıyor.

İslâm’ın gerçekten kadının örtünmesini emredip emretmediği açıkça anlaşılamıyor.

İslâm’ın kadının örtünmesini emrettiğini söyleyenler, bunu birilerinin İslâm’dan anladıklarına göre  yorumluyor. Kaldı ki ilgili ayetin indiği devirde Arap toplumu için ifade ettiği mana düşünülmüyor.

Ve bu gün türbandan burkaya kadar aşırılığın ölçüsüz örnekleri, İslâm’ın tartışılmaz bir emri olarak karşımıza çıkıyor.

Kadının örtünmesinden murat nedir?

Kadının cinsel cazibesinin, toplumda fitneye yol açmasının engellenmesidir, herhalde?

Kadının cinsel cazibesi tek başına etkin bir unsur değildir. “Kadının cinsel cazibesi”,  erkeğin cinsellik algısının ifadesidir; kadın vücudunun doğal çekiciliğinin ya da baştan çıkarıcılığının  değil… Çünkü “cazibe”,  cazip bulanın değer yargısıdır. Kadın vücudunun kendileri için bir anlam ifade etmediği bir toplumda, böyle bir cazibeden şüphesiz bahsedemezdik.

Kadının vücudunun cazibesinde doğal bir yön yok mudur? Şüphesiz  kadının erkek cinsine güzel görünmesi doğaldır. Sorun bu cazibenin yorumlanmasındadır.

Kadının erkek için güzel görünmesi kimi toplumlarda “iyi” kimi toplumlarda “kötü” kabul edilmiştir.

Burada sorulması mümkün sorulardan biri şudur: “Tanrı Adem ile Havva’yı yarattığında, Havva’nın Adem’e güzel görünmesini murat etmiş midir, etmemiş midir? Eğer Havva Adem’e güzel gösterilmişse ve bu da yaratılışımızın kökenindeki bir unsursa, yaratıcı bir unsursa, kadının erkeğe güzel görünmesi bizatihi “kötü” olamaz, olmamalıdır.

İnsanların sıcaktan çıplak dolaştıkları Afrika  ovalarında çekilmiş fotoğraflarda çıplak göğüslü kadınların erkek vücudundan daha farklı görünmemesinin sebebi de sanırım budur.

O halde iş kadının erkeğe güzel görünüp görünmemesinden ziyade, kadına bakıştadır.

Kadınla ilgili yaratılan günah korkusuna baktığımızda; bunun kesinlikle bedevî Arapların kadını mallaştıran,  erkek egemen, fallik- otoriter toplumsal yapısından kaynaklandığını görürüz.

O halde örtünmenin kadının güzelliğini gizlemenin ötesinde bir anlamı olmalıdır ki o anlam “kadını görünmez” kılmaktır.

Kaldı ki bu gün türban reklamları mayo reklamlarından farksızdır. Sıfır beden slav güzelleri, kapalı kadınları, kendileri gibi güzel görünmeye davet etmektedir. Birbirinden renkli ve cazip türbanlar,  belin kıvrımlarını ortaya çıkaran pardösüler, ayakların güzelliğini sergileyen alımlı sandaletler kadınları kendilerine çekmektedir. Kadının sözde görünebilecek yerlerini alabildiğine çekici kılmak, kadının cazibesini engellemek için örtünmek amacıyla taban tabana zıttır.

Örtünmenin amacı, kadının güzelliğini gizlemek, onu “çirkinleştirerek”  arzulanmaz hale getirmekse görünen o ki mevcut örtünme şeklimizin  bununla uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Kadını çirkinleştirerek arzulanmaz hale getirmek sapkınlığı, İran devriminin ilk zamanlarında kadınların yüzlerine kezzap atmak şeklinde kendini göstermiştir. Bu gün türbanlı kadınlarımızın arzu ettiği şeriat düzeni , bundan başka bir şey değildir.

Ama sorun burada da bitmemektedir. Kadınların baştan aşağı örtüldüğü Afganistan’da kadınlar gene de rahat değildir. Çünkü ne kadar gizlenirlerse gizlensinler burkaların altındakilerin, kadın oldukları bilinmektedir. Öyleyse  kadın mümkün olduğunca ortada görünmemelidir şeriat aşırılığına göre. Bunun anlamı,  “kadının varlığının, kötülüğün bizatihi sebebi” olduğudur. O halde kadın, “kadın” olarak ortada görünmemelidir.

Türkiye’de “modern” sanılan örtünme biçimlerinin nihaî hedefi bu yüzden kadını ortadan kaldırmaktır. Örtüleriyle Müslüman oldukların sanan kadınlarımız, neye hizmet ettiklerinin farkında değillerdir. Çoğu, alışılmış normlar içinde saçları açıkken gayet sıradan kadınlar olan türbanlı kadınlar, bu yüzden, örtündükten sonra normalden daha çekici hale gelmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Görülmesi caiz olan yerleri alabildiğine güzelleştirirken aslında kınadıkları kadın tabiatının gereğini yerine getirdiklerini fark edemiyorlar bile. Modern batı ülkelerinde yaptıklarının “fetişizm” olarak adlandırıldığından bile bihaber yaşayıp gidiyorlar.  Vücudun belli yerlerine diğerlerinden daha fazla adeta  saplantı düzeyinde önem ve değer vermek ve bundan uyarılmak anlamındaki fetişizm,“ kadının görünmesi caiz olan yerlerinin” sergilenmesindeki aşırılıkta, tam anlamıyla  ortaya çıkıyor.

Çünkü kadın ne kadar örtünürse örtünsün güzel olmaktan uzak kalamıyor. Çünkü kadın başka türlü bir varoluşun mümkün olmadığını zaten biliyor.

İşte kadını yok etme tutkusuyla yanıp tutuşan şeriatçı  erkek sapkınlığının bizi getirdiği “muhafazakâr demokrasi” tramvayının son durağındaki, kenar mahalle  şer’i fetişizminin son hali bu!



4 yorum:

Derya Yeliz ULUTAŞ dedi ki...

" Siz dini bakimdan bir zorunluluk olmadigini soyleseniz de, turbanin asil amacina isaret etseniz de, ben turbanin bir zorunluluk oldugunu dusunuyorum, takmazsam cehennemlik olacagimdan korkuyorum ve 10 yasindaki kizimi dahi tesetture sokuyorum, onun iyiligi icin " diyor vatandas. Sonra da diyor ki " Ben neden basortumle universiteye giremiyorum ? Bu benim ozgurlugume saygisizlik. " Basortunun, turbanin ya da herneyse, gunumuzde laiklik karsiti bir simgeden baska bir sey olmadigini ya algilayamiyor ya da algilamak istemiyor. Ha tabi " Ben hem laik, hem demokrasi yanlisi hem de turbanliyim ve bu turban benim siyasi gorusumu simgelemiyor, ben masumum, niye universiteye turbanimla giremiyorum? " diyen varsa ( ki yok oyle bir sey) , uzgunuz ama sen ozgur olacaksin diye butun memleketi ucurumdan asagi yuvarlayamayiz. Madem ki ulkeni seviyorsun, bazi ozgurluklerinden vazgecmek zorundasin, yani ulken icin fedakarlik yapmalisin diyoruz. Bence boyle yani, bilemiyorum..

Afşar Çelik dedi ki...

Türbanla Amerika'da okuyanlar Amerikan düzenini şeriata göre değiştirmeyi akıllarından bile geçiremiyorlar. Çünkü orası Hıristiyan olmaktan öte lâik bir ülke.

Orada Türbanla toplumun geri kalanına uymaya çalışırlarken bizde toplumu kendilerine uydurmaya çalışıyorlar.

Tespitlerin çok doğru Yelizciğim, aynen.

Toplumsal düzene bakışta samimiyetsizlik ve çarpıklık bizde bu işi bir kişisel özgürlük olmaktan çıkarıyor maalesef, haklısın. Okuduğun, zaman ayırdığın için çok teşekkürler, her zaman bekliyorum. Aklına, eline sağlık.

ergün tutuş dedi ki...

Türban türbülansının, ne siyasi, ne de dini bir altyapısı olmadığı, aksine ekonomik temele dayandığı tescillendi...siyasal İslamcılık, oyunu bitmiştir...mısır...tunus...Libya...suriye örnekleridir...eskiden...asiye nasıl kurtulur filmini bilenler bilir...asiyeleri, sahaya iş alanlarına sürüp, ucuz emek hizmetkarları yapmak için...kapitalizm...oyun oynadı...şimdi türbanlılar sahadalar...çalışma sahasında....bu ülkede, 570 bin üniversite mezunu boşta iken....ve ev geçiminin lokomotifi erkekler işsiz iken...gidiniz...tekstil (gerçi üretim out----hizmet sektörü in) atölyelerinin tamamına yakını asgari ücretle çalışan türbanlılarla doludur...kapitalizm..elde edeceğini ve kazanımlarını tamamladı...artık...İslamcılık oyununa gerek kalmadı....çekirdek aile yok...edildi....kadın erkek çalışması ile bireycilik özendirildi...veee....doğan çocuklar anne sıcaklığı ile değil....bakıcı iticiliği ile yetiştirildi....fertler dejenere oldu...düşündürücü....bir o kadar da yıkıcı...batı islamı gerçek iman edenlerin yüzüne tokat gibi vurdu...alın size süslümanlar dedi...her yozlaşma, kendini islam da gösterir havası oluştu....Atatürk e yapılan ahlaksız saldırılar...islam’la son buldu...

Afşar Çelik dedi ki...

Ergün Bey,

Blogu yourumsuz bırakmadığınız için teşekkürler.

Sizi kızdırmak pahasına, yorumunuzun tepetaklak ve sonuçtan harekete eden, Marksist bir mantığa dayandığını söylemeliyim.

Atölyelerde türbanlı çalıştırılması, kapitalizmden değil de zaten türbana yönelen kitlelerin sosyolojosinden olabilir mi dersiniz?

Hayır ne siyasal İslamcılık bitti ne de kapitalizm.

Aksine siasal İslamcılık toplumun en cahil en fakir kesimlerini kendisine taban yaparak Marksizmin hayal ettiği kitlesel zorbalık gücünü ele geçirmiş durumda.

Buna yol açan şey de Müslüman toplumların dini devletleştirmenin sonuçlarını idrak edemeyecek kadar cahil ve mutaassıp olmaları.

Siyasal İslamcılık oyunu asıl şimdi tehlikeli bir hale geliyor.

Blogu bu kadar yakından ve yoğun izlediğiniz için de ayrıca teşekkürler.

Zaman ayırarak yorum bıraktığınız için çok mutlu oluyorum.

Her zaman bekliyorum.
Saygılar.