Allah dostu ifadesi sanırım günah
işlememek hususunda daha hassas olan,
her işinde Allah’ın rızasını gözettiğine inanılan dindar kişiler için
kullanılıyor.
Öncelikle Allah’ın, kendisini
açıkça reddeden veya ona ortak koşanlar dışında herhangi birine düşman
olacağını sanmıyorum. Kaldı ki onlara bile bu dünya da hidayete ermek imkânı ve
ihtimalinden ve dahi sonsuz
merhametinden dolayı bir “düşmanlık” beslemesi bana uzak görünüyor.
O halde Allah dostu tabir edilen
insanların özelliği ne olmalıdır?
Onlar muhtemelen Allah’ın bizi
gözettiğinin daha fazla farkında olan, hayatlarının her anında Allah’ın
sevgisinin ve merhametinin farkında olan insanlar olmalıdırlar.
Peki ama bunun farkında olan
insanların özel bir görünümleri, ayırt
edici özellikleri mi olmalıdır? Yani Allah’ın sevgisini ve merhametini daha
fazla idrak eden insanlar kendilerini kullara gösterir mi?
İşte bu noktada Allah dostu namlı
pek çok insanın riyakârlığı ortaya çıkıyor. Gülümseyen bir çocuğun yüzündeki
aydınlıkta Allah’ın sevgisini gören insanın bunu bir üstünlük ve itibar
vasıtası yapması hak mıdır?
Elbette değildir.
Bugün Allah dostu denen
insanların istisnasız hepsi Allahla
diğer insanlardan daha yakın olmak iddiasındadır ki bu gerçek peygamberlik iddiası gütmek demektir.
Bugün kendilerine Allah dostu
denen insanların sıradan müminlerden farkları, daha fazla ibadet ettiklerini
herkese göstermeleri ve bundan dolayı saygı görmeyi beklemeleri.
Sıradan Müslüman, gözünün önünde, dinde aşırılığa giden herkesin dindar
olduğunu sanıyor. Bundan dolayı Allah
dostu denen insanların üstünlüğü aslında, sıradan Müslümanların onlara
atfettikleri üstünlükten başka bir şey değil.
Yani durmadan Arapça konuşup
durmadan ibadet eden insanların, Allah’a bizden daha yakın olması gerektiğini
düşünüyoruz. Burada da Allah’la amellerimiz aracılığıyla bir hesaplaşmaya
gidildiğini sanıyoruz. İbadetlerin kesin bir sevap muhasebesi kaydının olduğunu,
bunların bankaya yatırılan paralar gibi sevap defterlerine işlendiğini falan
sanıyoruz. Hal böyle olunca sevap bankasının
en büyük yatırımcıları “Allah’ın dilinden en çok anladığını ” düşündüğümüz “
Allah dostları” oluyor.
Resim yazısı ekle |
O “Allah dostlarından biri”
takibe takılmış bir telefon konuşmasında, ülkenin en büyük şirketlerinden
birinin ihalesiyle ilgili olarak bir
kayırma işi emrettiğinde “Onların da gönüllerine girelim!” diyor. İnsanların
gönüllerine Allah’ın sevgisiyle girmek yerine kayırmayla giren bu insan da
memlekette “Allah dostu” sanılıyor.
Böylece sıradan Müslüman, Allah’ın
arada bir dikkat ettiği, duasını ve imanını pek de umursamadığı günahkâr bir insan konumuna indirgeniyor.
Böylece sıradan Müslüman için hayat,
sorumluluğu “Allah dostlarına yüklenerek” yaşanabilecek basit bir hesap işine
dönüyor. İşlerinde saf bir niyet
beslemeksizin, karşılıksız iyiliğe ancak kendi benzerlerini lâyık gören sıradan
Müslüman, amellerini insanlara bilhassa “Allah dostlarına” göstermeyi, Allah’a göstermekten daha mühim
buluyor.
Sıradan Müslüman Allah dostu
denen inşalara güvenerek ihlâstan habersiz işlediği ammelleri ile Allah’ı razı
edebileceğini, “kandırabileceğini” sanıyor. Ona göre niyeti ne olursa olsun “iyilik” namına
yapılan her şey Allah’ı cennet muhasebesinde
borçlu kılıyor.
“Allah dostu” safsatası devam ettiği müddetçe sıradan
Müslümanların Allah’ı aldatmak ve Allah’la aldatmak tutkusundan vazgeçmesi mümkün olamaz. Allah
indinde kulların itibarının ne olduğunu
ondan başka hiç kimsenin bilemeyeceğine inanmadıkça da sıradan Müslüman’ın
şirk ve riya bataklığından kurtulması mümkün olamaz.
2 yorum:
Allaha soran yok,senin böyle dostun var mı diye.İnsan insana kulp takıyor,Allah dostu diye.Lanetttt.
Allah'ın işini Allah'tan iyi bilenler var memleketimizde ne de olsa...
Yorum Gönder