23 Ocak 2014 Perşembe

PKK İle Savaş Ve Toplumsal Şartları

PKK ile savaş halinde miyiz, değil miyiz?

Aslında bunun cevabını PKK her gün veriyor.

 Türkiye Cumhuriyeti’nden bir işgalci devlet, Türk Milleti’ni  yabancı bir ulus olarak görüyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nde Türk Milleti’nin varlığını ve egemenliğini tanımamak açık savaş ilânıdır. Zaten PKK ve yandaşları mevcut durumu sürekli “savaş” olarak niteliyor.

Şu anda tek taraflı yürütülen bir iç savaşı fiilen yaşıyoruz.
Neden “tek taraflı”?

Çünkü ülkemizdeki etnik terör unsurlarına müdahale yetkimizden tek taraflı vazgeçtik. Yani ülkemizde silah kullanma yetkisini, egemenliğini PKK’ya teslim ettik.

Ayrıca ülkedeki kamuoyu oluşturma yetkisini PKK’ya ve yandaşlarına teslim ettik.

Bir savaş yalnızca silâhlarla yürütülmez, propagandayla da yürütülür.

Savaş aynı zamanda tarafların vatandaşlarını düşmana karşı şartlandırmayla   yapılır. Egemen bir ulusun ülkesinde ulusun egemenliğine karşı silâh çeken bir tarafın propagandasını yapamazsınız. Düşmanın fikirleri, savaşan ülkede “fikirden” sayılmaz, bunların yayılmasına ve tartışılmasına izin verilmez.

Bu açıdan da ülke fiilen PKK’ya teslim edilmiştir. PKK’nın  Türk  millî egemenliği hakkındaki fikirlerinin silâhlı veya silâhsız savunulması gayri meşru, yasadışı ve insanlık dışıdır. Çünkü PKK bizimle aynı vatandaşlık hukukuna, hukuk birliğine, ulusal kimliğe, taabi olmamak için silâha sarılmış Kürt etnik ırkçılarının düşman  gücüdür. Bu güçle hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı işbirliği edemez. Hiçbir  Türk vatandaşı bu gayrimeşru gücün propagandasını yapamaz ve bu düşman gücün fikirlerinin yayılmasına izin veremez.

Şu anda içimizde yaşayıp da Türk askerinin elinin kolunun bağlanmasından memnuniyet duyan, PKK eşkıyasının silâhlı güç tehdidiyle hükümetin verdiği tavizleri birer ödül kabul eden, Türk Bayrağı’na saygısızlık eden hiç kimse Türk vatandaşı olamaz.

Şu anda PKK’nın militanlarından sempatizanlarına kadar bütün yandaşları haindir, düşmandır. Bu açıkça bilinmelidir. Türk vatandaşları, Kürtçü terör ve onun yandaşlarının toplumsal hayatta  belirleyici olmasına engel olmalıdır.

Türk vatandaşları PKK terörüne sempati besleyen hiç kimseyle insani ilişki kurmamalıdır. Çünkü PKK sempatizanları şu anda kendilerini  savaşta kabul etmektedirler. Eğer bugün büyük şehirleri  yakıp yıkan Kürt etnik teröristleri bulunamıyorsa bunun en büyük sebebi PKK’nın şehir yapılanmasının yarattığı büyük sempatizan ağıdır. Serap kızımızı yakan  PKK katilini evinde saklamış, onu ihbar etmemiş, onun yaptığını onaylayan hiç kimsenin bizimle komşu olamaya, bizimle alışveriş etmeğe, bizim ülkemizde yaşamaya hakkı yoktur! Ellerinde PKK çaputları ve Apo posterleriyle Kadıköy’ü işgal edenlerin bizim topraklarımızda bizim kurallarımızla işletilen bir demokraside yerleri ve işleri olamaz!

Onlar zaten şu anda kendi toplumsal  ilişkiler ağını kurmuşlardır. Bundan dolayı onları kendimizden bilmek artık lüks olmanın ötesinde ihanete en yakın davranış olacaktır.

Türkiye şu anda toplumun etnik ırkçılık propagandasıyla alabildiğine ayrıştırıldığı örtülü bir iç savaş yaşıyor.. Bu savaşta  açıkça Türk Milleti’nin ve Türk devletinin  karşısında olan hiç kimseyle hiçbir insanî ve ekonomik ilişki kurulmamalıdır. PKK’nın söylemlerine yakınlık gösteren hiç kimsenin bir tartışma ortamını baskılamasına izin verilmemelidir.

Günlük hayatta açıkça PKK yandaşlığı gösteren hiç kimseyle alışveriş edilmemelidir.

PKK’ya sempati besleyen hiç kimseyle komşuluk edilmemeli, o insanların  hiçbir ihtiyacına cevap verilmemelidir. Unutulmamalıdır ki PKK’ya sempati beslemek açıkça Türk düşmanı bir etnik terör örgütünün düşmanlığını, ihanetini benimsemek demektir. Türk askerini, öğretmenlerini şehit eden, Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret eden insanların toplumsal hayatımızda yer bulması söz konusu olamaz.


Belki elimize silâh alıp da çatışmaya gireceğimiz günler de gelecektir ama o güne kadar Kürt etnik ırkçılığının toplumumuzdan dışlanarak zayıflatılması bugünkü en büyük görevimizdir.

2 yorum:

selcen dedi ki...

Evet,yeter artı."Hiç olmazsa yanımdan kovarım" demiş ya şair.

Afşar Çelik dedi ki...

Sabır sonsuza kadar zorlanmaz. Her zaman beklerim Selcen Hanım, sağolun.