8 Şubat 2011 Salı

Yüzümüzü Bir Yere Döndürmek Yanılgısı


Bu konu dostlarınızla aranızı açabilir. O kadar önemlidir. Çünkü sizin ne kadar vatansever olduğunuzun ölçüsü haline getirilmiştir.

Yüzümüzü dönmemiz gerekmesi bir medeniyet dairesini tercih etmek anlamına gelmektedir.

Batılı ülkelerin nüfuz politikaları, bize batının kapılarının kapalı olduğunu göstermektedir. Öyleyse ne yapılmalıdır? Yüzümüzü diğer yöne yani doğuya döndürmek. “Doğu” öyle muğlak bir kavramdır ki batı karşıtlarının doğu hakkındaki mutabakatları neredeyse yok gibidir.

Yüzümüzü döneceğimiz doğu neresi olmalıdır? Eski sosyalistler dünyanın en berbat rejimi olan sosyalizmden çıktıktan sonra gevşek sosyalizme kayan Rusya’yı örnek verirken, siyasal İslamcıların bir kısmı, kendi aralarındaki problemler hakkında bile umursamazca davranan Arap dünyasına yakınlaşmayı diğer bir kısmı ise ciddi insan hakları ihlallerinin yaşandığı üstelik Türk adından ölesiye nefret eden İran/Fars politik çevresine girmeyi önermekte…

Bu tartışmalarda sesi cılız çıkan bir takım milliyetçiler geçmişte faşist ırkçı diye suçlandıkları için olsa gerek fazla bağırmadan “Türk Dünyası” diyorlar ki Türk Ocağı gibi bir kurumun bugünkü acziyle artık o bile telaffuz edilemiyor.

Ama şu hiç tartışılmıyor: Biz kimiz ve yüzümüzü neden bir yerlere döndürmek zorundayız?

Bir yerlere yüzünü döndürmek zorunda olanlar, ittifaklara muhtaç olanlardır, kendi başlarına var olmaları zor olanlardır! Bir yerlere yüzlerini döndürmek zorunda kalanlar, gücü dışarıdan temin eden, kendi güçlerine inanmayan toplumlardır!

Bugün Türk toplumunun geriliği bir kompleks veya kötümser bir kabul değil açık bir gerçektir! Türk toplumu geridir!

Çünkü Türk toplumu kendisinde ilerleme gayreti, azmi ve arzusu görmemektedir! Çünkü Türk toplumunun kafasından imparatorluk ve egemenlik bilinci silinmiştir Çünkü Türk toplumu kendi mirasına yabancıdır! İstiklâl harbi’ni kazanan milletle bu günkü milletin zerre kadar alâkası yoktur!

Bizim “Türk Milleti” derken aklımızdan geçen Türk ile bugünkü toplum birbirinden farklı şeylerdir.

Onun içindir ki anayasadan Türk adını sileceğini açık açık söyleyen bir parti bugün hâlâ birinci partidir ve görünen o ki yirmi yıl daha başımızda kalması hiç de hayal değildir!

Bugün yüzümüzü İran’a, Rusya’ya yani Avrasya’ya dönmemizi salık verenler, geçmişte “halkların kardeşliği” adına Türk milliyetçilerine saldıran insanlardır. O insanlar daha on beş yıl evvelinde “Türk milliyetçiliği Fırat’ın sularında boğulmuştur!” diyen insanlardır!

Türk Milleti’nin öz değerlerinin kendisine hatırlatılmasını sürekli engelleyen, bunu faşizm ve ırkçılık olarak sunan medya ileri gelenlerinin neredeyse tamamı eski- yeni solculardır. Onların yarattığı bilinç boşluğu bir başka enternasyonalist siyasi akım olan siyasal dincilikçe derhal doldurulmuştur.

O halde ne yapılmalıdır?

Türkiye’nin hürriyet, refah ve millî egemenlik problemi fars diplomatik ikiyüzlülüğü ile Arap kabalığı ve Rus zorbalığıyla uzlaşarak çözülemez! Türk Dünyası’nda Türkiye’ye bakışı Rus hocalarınınki gibi olan liderlerle kucaklaşarak da çözülemez!

Türkiye’nin millî egemenlik, hürriyet ve refah problemi ancak Türk adının artık korkmadan telaffuz edilmesi ve Türk adının taşıdığı büyük tarihi mirasın, o mirası parıldatan değerlerin hatırlanması ile başlar! Bunlar tarihin yad edilip eski defterlerin karıştırılması değildir! Bu, geçmişte yapılanın her zaman yapılabileceğinin hatırlanmasıdır! Bu, öz gücümüzün diriltilmesidir.

Bir vücut gıdasını dışarıdan alsa bile enerjisini kendisi üretir. Enerjisini üretmekte yetersiz kalıp da makineye bağlanan vücutlar ölmek üzere olan vücutlardır.

Türk Milleti henüz ölmemiştir ve bu yüzden nasıl yaşayacağına dair birilerinden medet umması söz konusu değildir!

Türk Milleti, kendisine olan inancın, Kartezyen bir saçmalık olmadığını artık bilmelidir! Kendine inanmak ve güvenmek var olmak isteğinin ifadesidir, kendisinden habersiz olmak, kendini düşünmemek ise ölmek isteğinin! Hiç kimse salt akla dayanarak var olmayı istemez! Var olmayı istemek yaratılışımızın kaçınılmaz gereğidir! Türk Milleti kendi var olmak arzusuna yabancılaştırılarak yok edilmektedir! Bunun çaresi İranla Rusyayla geçici anlaşmalar yapmak değil kendisiyle anlaşmalara varılması gereken büyük bir millet olduğumuzu hatırlamaktır. Büyük olduğuna inananlarla inanmayanların duruşları arasında bile fark olduğuna bakmanız ne demek istediğimin en açık ispatıdır.

2 yorum:

nevin çelik dedi ki...

Çok güzel ifade edilmiş gerçekler.Eline, diline sağlık.

Afşar Çelik dedi ki...

Sağol anacığım, eksik olma. Eline aklına sağlık...