13 Şubat 2011 Pazar

Kime Göre Düşünmeli?


İngiliz’lerin meşhur sözü, bildiğim kadarıyla şöyle bir şeydi: “ Her İngiliz kendi evinin kralıdır!”

Bu cümlenin Magna Carta’nın ülkesinde söylenmiş olması çok anlamlıdır. Çünkü bu cümleyi sarf eden İngiliz’ler daha 13. yy’ın başında krallarına kurallardan üstün olmadığını hatırlatmışlardır. Yani İngiliz kralına, kurallara uyduğu müddetçe itaat edileceğini hatırlatmışlardır. O günden bu yana da İngiliz Krallığı kendi ülkesinde kendi kurallarına uyarak kendi doğrularına göre hareket etmiştir.

Bu durum sadece İngiliz’ler için değil bütün millî devletler için geçerlidir. Her millet kendi devlet idaresini sürdürdüğü egemenlik sahasında yalnız ve ancak “kendisine göre” düşünmek ve hükmetmek hakkına sahiptir. Bu hak millet olmaktan kaynaklanan doğal bir hak olduğu gibi istiklâllerini savaşarak onaylatan milletler için de artık kesinlikle tartışılamaz bir durumdur.

Hal böyle olunca Türkiye Cumhuriyeti devletinin dış politikası ve millî güvenlik politikası tespit edilirken komşularımızın ne düşüneceği konusu bizim için önemsizdir. Biz ancak ve yalnız komşularımızın kurallara uygun şekilde bizimle ilişki kurmasını sürekli gözetmekle ve kendi kurallarımıza karışmalarını engellemekle mükellefiz. Gün gelir de haksız bir savaş çıkarırsak o zaman elbette yargılanırız… Öyle bir şey olmadıkça bir Türk vatandaşının kendi devletinin politikalarını düşman gözüyle değerlendirmesi ancak ihanet olarak adlandırılabilir.

Hiçbir Türk vatandaşı meselâ Musul ve Kerkük ile ilgili olarak Kuzey ırak yığışmasının bakış açısını dikkate alamaz, o bakış açısının haklılığı ihtimalini tartışamaz. Çünkü Musul ve Kerkük ile ilgili olması gereken politikamızın belkemiğini oluşturan soydaşlarımızın hürriyeti ve refahı üzerinde tartışılacak veya feda edilebilecek şeyler değildir.

Keza Kıbrıs’taki Türk varlığı da aynı şekilde tartışmaya açık olmayan millî bir meselemizdir. Rumların gönlü olsun da bizimle dalaşmasınlar diye soydaşlarımızın hayatına karşı ilgisiz kalamayız. Kıbrıs, üzerinde Türk’ler yaşadıkça büyük Türk evinin bir parçası olarak kalacaktır. Kendi varlıklarını İngiliz ve Yunan ordularının vesayetine bırakmış adalı Rum’ların Türk askerinden şikâyetçi olmaya hakları yoktur.

Hiçkimse kendi evinin hayat tarzını nasıl başkasına sorarak tanzim etmiyorsa, hiçbir millet de düşmanlarının veya yabancıların görüşlerine göre politikalarını tayin etmez, edemez. Ülkemizdeki etnik ırkçılığın gayri meşru tahrikleri sürerken etnik ırkçılığın sözde barış şartlarını onların ağzıyla savunan herkes de bu açıdan düşmanla işbirliği eden insanlardır. Türkiye Cumhuriyeti savaş ve barış şartlarını ancak kendisi belirleyecek egemen bir meşru devlettir. Kendi evimizi nasıl düzenleyeceğimize aşiretler, kabileler karışamaz. Egemenliğin anlamı budur.

Hiç yorum yok: