26 Şubat 2015 Perşembe

Musul Müzesi'ndeki Müşrik Vahşet


İkonoklazm diyeceğiz belki ama yetersiz kalacak.

IŞİD denen kanlı örgütün yaptığı şey  bir “put kırıcılık” mı?

Musul Müzesi’nde bir takım tarihi yontuları kırdılar. Bunların bir kısmı belki eski zamanlarda gerçekten de puttu.

Peki bu kadim putların bugün bir inanç değeri var mı? Yok!

Ama soruna bu açıdan baktığımızda,  put yerine konma ihtimali olan her şeyi kırıp dökmenin bahanesini hazırlamış olmaz mıyız?

Her şeyden önce IŞİD,  dinin gereğini yerine getirmektedir. Yani hiç kimse “ Gerçek din bu değildir!”  diyerek savunmaya geçmemelidir.

Neden? Çünkü “din” denen otoriter kurumun ki burada bahsedilen İslâmdır, insan eserlerinin estetik önemi, insan yaratıcılığının ilerlemedeki önemi, sanat ve uygarlık ilişkisi hakkında en ufak bir   fikri yoktur.

Şunu her zaman aklımızda tutmalıyız ki islâm  medeniyeti denilen şey İslâm sayesinde kurulmamıştır. Böyle bir medeniyetten bahsedebilmemizi sağlayan bütün keşif ve  icatlar,  tam da din kurumunun otoriter ve bağnaz tavrının aksine gerçekleştirilmiştir.

Dikkat edilirse “İslâm medeniyeti”  denen şey, antik çağ düşünürlerinin ve felsefesinin dinde hiç yerleri olmaksızın incelenmesiyle meydana getirilmiştir.

Gazali’nin  dini, düşünceden, felsefeden ve dolayısıyla aklın denetiminden uzaklaştırmasından sonra  din artık siyasetin denetimine geçmiştir.

Ve siyaset,  ilerlemeyle ya da uygarlıkla ilgilenmez, yalnızca kendi varlığını her ne pahasına olursa olsun sürdürmekle ilgilenir. Anayasacılık gibi sınırlayıcı düşünceler, siyaseti ehlileştirme girişimleridir. Siyasetin özündeki immoralist/ ahlâk dışı  yan, Anayasa gibi üst metinlerle  sınırlanmazsa o,  derhal insan ırkını yok edebilecek bir  güç  ve menfaat yarışına döner.

İslâm ülkelerinde,  dinin, basit ve anlaşılabilir bir tevhit inancından, devlet eliyle güdülen bir  iktidar sağlayıcı manifestoya dönüştürülmesiyle Müslüman  toplumların bu güne kadar ulaşan geriliklerinin temeli atılmıştır.

İşte  Musul Müzesi’ni basan vahşileri, bu açıdan incelemek gerekir. Çünkü onlar gerçekten dinin gereğini yerine getirmişlerdir. Çünkü din, insanların mutluluğuyla ve adaletle ilgilenmez. O yalnızca Tanrı adına, insanların davranışlarını en ayrıntılı şekilde belirlemekle ilgilenir. “Oku!” diyen bir inancın, insanların giyiniş şekliyle ya da cinsellikle vs. ilgilenmesi mümkün olabilir mi?

Çünkü  okumak insanın ufkunun gelişmesiyle, uygarlıkla kısaca insanlıkla ilgili temel bir emirdir. Oysa “dinin emri”  olan şeylerin bunlarla en ufak bir ilgisi yoktur. Çocuklarla  evlenerek çok eşli yaşayarak kadına daha az miras bırakarak kadını tarla gibi görerek vs  ilerlemek, daha mutlu veya daha âdil olmak imkânsızdır. Ve dinin emirleri denen şeylerin bizim Tanrı inancımızı güçlendirmesi  de mümkün değildir. Aksine dinin emirleri denen şeyler çoğu insanı, sırf bu emirler, yobazlar tarafından inançla özdeşleştirildiği için  inançtan da soğutmuştur.

Put kırıcılık olarak görülen eylem şirkin ta kendisidir.

Neden böyledir? Çünkü dine göre hareket eden militanlar  yontulara aynen bir insan gibi muamele etmişlerdir. Saddam’ın devrilmesi sırasında Iraklıların ayaklarındaki çapaçul terliklerle heykelin yüzüne vurdukları sahne, hâlâ gözümüzün önündedir herhalde?

Musul Müzesi’n de de vahşiler heykellerin kafalarını kırmaya çalışıyordu.

Yüze ve kafaya    hiyerarşik bir önem vermek, heykelin ruhunun  buralarda olduğuna inanmak demektir. Bu, bir heykeli tapınır kılan şeyin, onun insana en çok benzeyen yeri olduğunu düşünmektir . Heykelin kafasını kırmak, onun en tanrısal olan yerini kırmak demektir ki aslında bu, putu yapanla ortak bir değeri paylaşmak demektir. Bu insanlaştırmanın, antropomorfizmin ta kendisidir! Ve bu anlayışın tevhit inancıyla hiçbir ilgisi yoktur!

Akıl sahibi bir Müslüman için  antik putların  korkulacak hiçbir yanı yoktur. Akıl sahibi bir Müslüman için herhangi bir put ancak kör bir inancın sembolüdür, o kadar. Bir Müslüman, putperestliğin herhangi bir iktidar gücünün kalmadığı bir dönemde antik putları, ancak estetik değerleri ve dönemleri hakkındaki açıklayıcılıkları açısından inceler. Çünkü ona okumayı emreden tevhit inancı için herhangi bir yontunun herhangi bir  bölümünün hiçbir hiyerarşik üstünlüğü vs yoktur.

IŞİD’in insan eserlerine bakışı, insanın yaratımını, Tanrı karşıtı bir güç olarak görmek ilkelliğinden başka bir şey değildir. Özünde din,  “cüzi iradenin” her türlü tezahürünü, külli iradenin rakibi sayar.  Dine göre  insan, külli iradenin eserlerine karşı tam bir kayıtsızlık ve teslimiyet göstermeli ve kendi aklı  ile herhangi bir şey meydana getirmekten kaçınmalıdır. Sık sık “Yaratmak Allah’a mahsustur!” denmesinin sebebi de budur. Bu düşünce mevcut varlıklardan, daha önce var olmamış ve asla kendiliğinden ortaya çıkamayacak değerler ortaya koymayı “yaratmak” saymaz. Tasvir yasağı tam da bu dengesizliğin ve ölçüsüzlüğün bir ifadesidir.

İnsan her türlü tasvirde içindeki ilâhi yaratıcılığı ve mükemmelliği görmek ister. Bu aslında yaratıcıyı anlamak, onunla bütünleşebilmek çabasıdır.  Yaratıcı çabaların bu tür ilâhi bir amacı olmayabilir de… Buna rağmen her türlü yaratıcı eylem insanın ham vahşetten ve yıkıcılıktan uzaklaşmasını sağlar.

Din ise  kendi başına eser ortaya  koyan insanın varoluşuna aykırıdır. Din insanın varoluş çabasıyla ilgilenmez.  Onun bir takım keyfi emirlerle her nasıl olursa olsun yaşayabileceğini sanır. Din insanın okuyarak ve aklederek varacağı noktayı hedeflemez; sadece onu kendisine Tanrı adına itaat ettirmekle ilgilenir.

İşte bu yüzden IŞİD ve onun taraftarları açıkça müşriktir. 

Musul Müzesi’nde inanca düşman olarak kurumlaşmış dinin kaçınılmaz sonucunu gördük. Din bir topluma mutluluk ve adalet getiremez. Çünkü din denen kurum eninde sonunda  inancı itaate çevirip insanları Tanrı’dan habersiz iki ayaklı köleler haline getirecektir.

Musul Müzesi baskını basit bir put kırıcılık değildir. Bu baskın, dinin insanlık dışı tabiatının delillerinden biridir. Ortada iman falan yoktur. Görünen putları kırarak kendilerine görünmeyen bir put edinmiş canavarlar vardır. Bütün olan budur.










4 yorum:

selcen dedi ki...

Bir kurgu film seyreder gibi seyrettim görüntüleri.Gerçi kafa kestıklerini görmüştük ama bu dehşet verdi.
Yahu beğenmediğimiz Vatikan bile,bütün yobazlığına rağmen kiliselere ve şehirlerin her yerine heykeller yapan sanatçıları koruyup kollamıştır.
Evet işte İslam dini budur.Kimse evirip çevirmesin.

Afşar Çelik dedi ki...

Başka söze ne hacet?

Her zaman bekliyoruz!

ergün tutuş dedi ki...

Tanrı'nın eseri İnsan'sa, aynı insan kendi eserlerini ''put'' addederek yıkıyor. ''Putları'' yıkan insanlar, kendi yarattıkları bir başka ''put'' a tapınmaya devam ediyor. O 'put'' insanın içgüdülerinden söküp atamadığı ''ego'' adlı bağnazlık oluyor. Put tapıcılığı evrimi, teknolojik oyuncaklara bağımlı kalmakla devam ediyor. Putları yıkan insanımsılar, gerçekte, Tanrı'nın, insanlara bahşettiği kendi yaşamını idame ettirebilme mekanizması olan aklı yok sayıyor. Tanrı vergisi akılla, diğer aklı yok farz ediyor. Tanrı adına işlenen cinayetlerin en vahşisi, aklın diğer akılla yok edilmesi ''ego''su oluyor. Zaman mefhumunun durmaksızın ilerlemesi, insanımsı putların varlığını sürdürmesine yardımcı oluyor. Zaman dursa onlarda duracak. Ancak zaman izin vermiyor. İlerleme zamanla alakalı güdümünü devam ettiriyor.Ancak aklı yok sayan zihniyet, insanın ve onun aklının ilerlemesine engel oluyor. Sonuçta, insanlık kendi yaptığı, algıladığı putlara tapınmaya devam ediyor.

Afşar Çelik dedi ki...

Kavrayabildiğimi söylersem yalan olur. Ama emek harcayıp akıl yürüttüğünüz için teşekkür ederim Ergün Bey.

Aslında varoluşumuza nasıl ters düştüğümüze dair güzel bir açıklama çabası...

Her zaman bekliyorum. İki gündür sanalağ bağlantım yoktu cevabım gecikti.

Saygılar.