Bahadırhan Dinçaslan , Mersin’de
bir kıza tecavüz eden ülkücülerle ilgili
güzel bir yazı yazmış. Yazıdaki tespitler güzel.
Bu tespitleri biraz daha tahlil etmek ise “milliyetçi”
denen kitlenin davranışlarını anlamak ve
düzeltmek açısından sanırım faydalı olur.
“Sağ” içindeki “ülkücü” tipi,
ülkenin iç savaş şartlarında ortaya çıkmış bir tiptir. Askeri bir kalıba sahiptir. Buna da şaşmamak lâzım çünkü
önceleri güdülenmesini Türk kahramanlığından almıştır. Biz asker bir millet olduğumuz için milliyetçilerimiz de şüphesiz askeri
disipline ve bakışa sahip olacaktı.
Ülkücü tipinde iki sorun başat
şekilde kendini daha sonra belli etmiştir. Öncelikle “ülkücü” gençlik MHP’nin
taşra ve daha da ziyade köy tabanına
dayanan bir gençlik hareketidir. Dolayısıyla “farklılıklara tahammül” noktasında herhangi bir terbiye almamış bir
tabanı ifade eder, büyük ölçüde.
Siyasi aklın sığ ve kısa vadeli
menfaat telâkkileriyle MHP hareketi, “Türk kahramanlığından”, “Arap
cihatçılığına” doğru dönüştürülmüştür. Bunun sonucu da hapishanelerden Nurcu ve
Menzilci olarak “mezun olan” binlerce ülkücüdür. AKP iktidarında
iyi bir teşkilâtlanmanın temelini atanlar da hep bu eski ülkücülerdir.
Kapalı toplumdan gelen gençlik
tabanının genelinde yaşanan içe kapanmacı ruh hali, dinî teşviklerle iyice kalınlaşmış,
kemikleşmiştir. Bu yapı, MHP içinde “eğitim”
denen şeriat telkinleriyle kadının kendisinin
dahi toplumsal hayatta varlığından korkan bir nesil yetişmesine sebep
olmuştur. Solla mücadele esnasında bu pek belli olmamıştır belki ama sonrasında
“ülkücülük”, kadınını eve kapatan, kadının da başını kapatan erkeklerin
yürüttüğü bir “testosteronokrasi” haline gelmiştir.
“Ülkücü”, kadına kadın olarak bakmayan, onunla ilgilenmeyi
ayıp, günah sayan, aşkı ancak
tasavvuf metinlerindeki
imkânsızlıklardan ibaret gören bir “erkek” tip olarak evrimleşmiştir.
Şüphesiz bir hareket içindeki
cinslerin arasındaki saygının korunması önemlidir. Ama MHP’nin yöneticileri
eliyle içine sürüklendiği dinci şartlanma ve mensubiyet şuuru ülkücü gençlerde kadına
bakışla ilgili bütün normların
Araplaşmasına yol açmıştır.
Şöyle bir baktığımızda “ülkücünün”
meselâ Karacaoğlan’ın yer yer erotizme
varan güzellemelerini okuması dahi düşünülemez. “Ak göğsün üstünde ilik düğmeyi
çözüp giden” sevgiliyle ne yapıldığını, ülkücü düşünemez bile.
Bu durum neye yol açmıştır?
Bu durum, ciddi bir tatminsizliğe
ve cinsellik korkusuna yol açmıştır.
Zamanla “ülkücü” denen tip,
içinde aşk geçtiği için türkü bile dinleyemeyen, hamaset dışında şiirden kaçan, herhangi bir nü
tabloyu izlemeyi aklından bile geçiremeyen hırçın bir Arap ergeni haline
gelmiştir.
MHP’nin, “Türk İslâm” denen hayat
ve insanlık dışı yalancı ideolojisiyle
siyasi açıdan Türkiye’yi şeriatın kucağına atmasından da öte topluma
verdiği en büyük zarar, bu tatminsiz ve “cinselliksiz” erkek ergen tipini
ortaya çıkarmasıdır.
Bu açıdan kendilerine “Alperen
ocakları” vs diyen tiplerle, kendilerini
Osmanlı torunu sanan diğer Araplaşmış cihatçı özentisi gençlerin porototipi,
işte bu “ülkücü” dür. Hepsinin damarlarındaki kanı zehirleyen de siyaseten beyinlerine sokulan “Türk-İslâm Ülküsü”
fitnesidir.
Böyle bakınca mevcut haliyle “ülkücülerin”
Türk Milleti’ne verecekleri hiçbir şey yoktur. Onlar, “ona değdi, buna değmedi” akıldaneliğiyle, hayatı cinsellikten,
kadından, aşktan arındırmaya çalışan diğer şeriatçıların başka bir türü olarak
Türk siyasetini çürütmeye devam etmektedir.
Bu tatminsiz insan tipi, belki
bir vatan müdafaasında gene de kanındaki cevheri hatırlayıp öne atılabilir
ama barış zamanlarında memleketin şeriat kazanında kaynatılmasının
müsebbiplerinden biridir.
“Ülkücü” şeriat merakı ve
özentiliğini sürdürerek uygarlaşamaz.
Ülkücülük şeriatçılıktan ayrılıp
ciddi, akılcı, uygarlıkçı bir Türkçü idealizme dönüşmedikçe aslen ona artık hiç
ihtiyacımız da yoktur.
9 yorum:
Siyasi aklın sığ ve kısa vadeli menfaat telâkkileriyle MHP hareketi, “Türk kahramanlığından”, “Arap cihatçılığına” doğru dönüştürülmüştür. Bunun sonucunda da hapishanelerden Nurcu ve Menzilci olarak “mezun olan” binlerce ülkücüdür. AKP iktidarında iyi bir teşkilâtlanmanın temelini atanlar da hep bu eski ülkücülerdir.
Yazının can damarı budur bence.
güzel bir yazı elinize sağlık...
Selcen Hanım,
Vakit ayırıp yorumladığınız için teşekkürler.
Her zaman bekliyoruz.
Saygılar.
Sayın Baybora Han,
Umarım karınca kararınca bir yararı olmuştur...
Vakit ayırıp yorum da bıraktığınız için teşekkürler.
Eksik veya hatalı noktalar için de eleştirilerinizi bekleriz.
Saygılar.
Bu saçma sapan ve tamamen islam düşmanlığından kaynağını alan sığ hasımhane düşüncelerinizi lütfen kendinize saklayın.tabi siz kendinize Türkiye içinde sabetaist olarak saklamış bulunabilirsiniz bilinizki Biz den değilsiniz. Zamanı gelince (ki hiç gelmeyecek beyhude beklemeyin) kudurmuş it gibi olacaksınız lakin köpeğin hükmü kurtların ortaya çıkmasına kadardır.
Adsız okurumuz pek "yiğitçe" bir yorum yapmış...
Ona "Hangi İslâm?" diye sormak isterdim. Hani şu dünya terör haritasının birebir üstüne uyduğu Müslüman coğrafyalardaki İslâm mı?
Kendisini "kurt olarak gördüğüne göre "ülkücü" camiadan bir okur olmalı...
Yazısındaki tehditkâr ve kaba üslup İslâm'ın ancak bu olduğuna dair dair yaygın kanaati güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor.
Eğer İsl'am bu tip Müslümanlarla var olabiliyorsa varlığı ne kadar makuldür?Y
Yoksa acaba Müslümanlar hırçınlık, kabalık ve saldırganlığı imanın gereği olarak kabul etmekten vazgeçebilir mi?
Ne kötü bir açmaz...
Biraz sert olmuş, doğru yönleri olmakla beraber...
O cenah bu yorumları hoş karşılamaz, fikirle karşılık vermez, sert çıkar. Eleştiri çok mühim, eleştiriye izin verilmez, yapılmaz, duyulmazsa gelişme olmaz.
Bir anomali varken görmezden gelmek sadece hastalığı ilerletir.
Sigaradan boğulan adama "Bırak!" demek onu kızdırabilir ama yapılacak iş bellidir.
Kızarlarsa kızsınlar. Biz de en nihayetinde Yılmaz Özdil değiliz. Hacmimiz, istiap haddimiz belli.
Yorum Gönder