Mehmetçik gibi tertemiz bir askere "bu toprakların" yazarı bunu nasıl der? |
Rahmetli babam “ Çürütülmesi en
zor olan yalan, yarısı doğru olan yalandır” derdi.
Son yıllarda herkesi ikiye bölen çoğu tartışmalarda hep bu
alacalığı görüyoruz.
Yaşar Kemal dünyasını değiştirdi
ve kardeşi kardeşe düşürecek tartışmalar
da gene aynı alaca tonda ortaya çıktı.
Romanları kırk, belki daha fazla dile çevrilmiş bir
yazar Yaşar Kemal. Türkçe yazdığı için Türk edebiyatının yüz akı sayılıyor.
Alacanın beyaz yanı bu…
Alacanın kara yanı ise çok daha
ciddi görünüyor.
Bir yandan halk deyişleriyle
süslenmiş gerçekçi romanlar ki edebî değerleri konusundaki tartışmalara umarız
sol, ilerleyen zamanlarda daha uygarca katılır,
yazmış, diğer yandan Türk ulusal kimliğine alabildiğine düşmanlık etmiş.
Kendisine, öğrenim göreceği,
yazabileceği, gezebileceği,
yararlanabileceği bir yurt sağlayan Türk adına hakaretleri ve ithamları
gerçekten akıl alır gibi değil.
Ölümünden hemen sonra benim de dahil olduğum bir kısım Türk insanı
onu rahmetle andı. Çünkü bu insanlara göre
Yaşar Kemal, hepimizin bildiği
Çukurova sıcağının bir altın ipliği gibiydi. Onun Türk insanında bıraktığı
izlenim, bir ağaç gölgesinde kırılmış karpuzla
peynir ekmek yenecek koca bir Türkmen yazarı olduğuydu ve belki de bütün
gerçeklere rağmen gene de öyle kalacak.
Oysa kendisi Türk olmadığını dahası Türk Ulusunun
katliamcı, soykırımcı olduğunu defalarca söylemiş. Bu yönü halktan gizleniyor
mu? Maalesef evet!
Yani Yaşar Kemal, Anadolu’yu
kendine vatan yapan Türk Ulusunu, işgalci, asimilasyoncu, soykırımcı olarak
görüyor mu? Maalesef gene “evet”.
“İyi ama iyi bir yazar olarak
gönüllerde yer etmiş bir insanı böyle didiklemek ayıp değil mi?” diye
sorulabilir.
İyi bir yazarın, bizim
varoluşumuza nasıl baktığı da en az yazarlığı kadar önemlidir. Herhangi bir
yabancı yazarı sırf edebî yönüyle
sevmemiz ve değerlendirmemiz bu yüzden. Hiç kimse meselâ Çehov’dan Türk dostluğu ummaz ve hikâyelerini
okurken de bu beklentiyle hareket etmez.
Ama Yaşar Kemal “bu toprakların”
yazarı olmak iddiasındadır. Bu topraklar da rastgele etnik kabilelerin rastgele
dolaşıp rastgele çatıştıkları bir Afrika savanı falan değildir. “Bu
toprakların” bir adı ve sahibi vardır! Bu topraklara “Türkiye”, sahibine de “Türk” denir.
Dolayısıyla bir yandan bu
toprakların yazarı olup diğer yandan bu topraklara adını veren egemen ulusa
hakaret etmek kimsenin haddine değildir.
Yaşar Kemal dünyasını değiştirdi.
Niyetlerin nihaî yargısına doğru gitti. Onun
diğer tarafta ne bekler
bilemiyoruz. Görünen o ki tarih onu büyük romancı olarak yazacak .
Ama üç milyon Türk’ün katili Ermenilerin, Türk kardeşliğinin emanetine
sürekli ihanet eden Kürt etnikçilerinin sözcüsü ve avukatı olduğu da aynı
tarihin sayfalarında silinmez bir dipnot olarak kalacak.
2 yorum:
Hocam
Yaşar Kemal öldüğünde bir şey hissetmemiş olmak suç mu bilemiyorum ama bende böyle oldu. Türk dilinin romancısına böyle yaklaşma sebebim sanırım kendisinin etnikçi teröristlere verdiği destekti. Belki de bizim kuşak için (30-40 grubu) Yaşar Kemal bu kadar yakın bir romantizm objesi değildi. Biz şehir çocuğu olarak bambaşka bir dünyanın içinde büyüdük, bu da etkili olmuş olabilir.
Her halükarda, mesela Rusların yazarlarına, şairlerine (Mayakovski'den Puşkin'e) gösterdiği hürmeti duymak isterdim. Duyamadım.
İşte o hürmeti duyamama sebebim ,kesinkes diyebilirim ki, rahmetlinin ihanete varan siyasi duruşuydu.
Yaranamıyoruz. Yedikleri içtikleri bizden ayrı gitmeyen,koruduğumuz, soyuna sopuna bakmadan başımızın üstüne çıkardığımız insanlar tarafından gaddarlıkla, insan olmamakla suçlanıyoruz. Sonra da bu insanları överek hatırlıyoruz. Kusura bakmayın bendeki mide bunu kaldırmıyor.
Elinize sağlık
Saygılar..
Aynen...
Edebiyatıyla değil de siyasi duruşuyla ün kazanmaya çalışan bir insanı, nasıl anılmak istiyorsa öyle anıyoruz, o kadar.
Yorumuna bereket...
Yorum Gönder