23 Mart 2015 Pazartesi

Anlaşılan Her Şey Ve Biz

Oscar Wilde "Anlaşılan her şey doğrudur."demiş.

Bugünün batılılaşmış ortalama entelektüelleri için makul bir söz.

Sorun ortalama öğrenim düzeyi dipte, İdraki daha da dipte Müslüman toplumlara gelince başlıyor.


"Anlaşılan Şey" bir zihinsel çaba ile kavranan ve tutarlılığı konusunda tam bir gönül rahatlığına ulaştığımız kavramları ifade ediyor.

Zımnen taşıdığı kavram, "anlamak iradesi". Yani Wilde için insan, zaten her şeyi anlamak için uğraşan, bu iş için irade gösteren canlı.

Kimse kızmasın ama bu, batılı bir kültürel kabulden başka bir şey değil.

Özellikle Müslüman doğu  toplumlarında böyle bir iradeye rastlayamıyoruz.

Çünkü İslâm, salt bir toplumsal desen olarak kalmıyor.  Doğrudan doğruya siyasi bir silâh haline geliyor, getiriliyor.

Bu neye yol açıyor? Bu, inanmanın düşünmekten daha kutsal ve önemli olduğu kanaatinin toplumu biçimlendirmesine yol açıyor.

İnanmanın düşünmekten farkı ne?

İnanmak bir seferlik bir iş. Bir kere yapıldı mı? Bir daha üzerinde düşünülmesine gerek yok.

İnanmak daha kolay gösterilen .ve bundan dolayı da pek çok kişinin, yakasında taşıyabileceği yeknesak bir rozet, etiket.

Oysa düşünmek bireysel bir sorumluluk ve aynı düşünceye sahip i bile e kadar tekdüze bulunamayabiliyorlar.

Düşüncenin daha çok bireysel olması ve bundan dolayı  değişebilmek ihtimali Onun siyasi veya dini bir itici olmasını engelliyor . Bu yüzden genellikle siyasetin kullandığı her fikir mutlaka "dinleştiriliyor". Sosyalistler birbirlerini eleştirirken bunu tipik mümin tutuculuğuyla yaparlar. Önlerine Kapital'i kor ve kimin saptığına, Marx'a göre karar verirler.

Ve fakat işler ideolojik isler dini olsun her inanma eylemi akılcı yargılamayı mutlaka bir kenara atar.

Akılcı yargılamayı bir kenara atmak bir seçimdir ama bunun kaçınılmaz sonucu doğruluğun kaybıdır.

Müslüman ülkelerde dinci siyaset, dini siyasi bir şartlama aracı olarak kullandığında seçmenlerin doğruyu bulmalarını sağlayan düşünme eylemini tahrip etmiştir.

Böylece "Müslüman seçmen" (ki halihazırda gülünesi bir tezat gibidir bu tamlama)"anlamadığı doğruları" kabul eden kör inançlı bir köleye dönmüştür.

Doğruyu bulmak için uğraşmayan hiç bir toplum gerçek anlamda hiçbir anlayış geliştiremez.

İçinde debelendiğimiz tezek yığını işte budur.





2 yorum:

Orhun dedi ki...

Aklı bir kenara bırakmak ve cehaletin egemenliği..
Müslüman toplumu iki etkenle açıklamaya kalksam bunlar olurdu herhalde. Ne kadar kolay değil mi?!
Anlamak isteğinin yok olması kendini geliştirme isteğinin bitmesi demek. O zaman her cahil gibi mutlu ve bitirilmiş hayatınızda sonsuz "huzur"la yaşarsınız.
Kötü hatta vahim bir durum...
Binlerce yıllık insanlık tarihinde "İslam dünyası"nı oluşturan kitleyi kestirmeden yıkıma gönderecek olan durum.
İş saati aceleyle karalıyorum, kusura bakmayın Hocam.
Elinize sağlık.

Afşar Çelik dedi ki...

Dinden elde edilen huzurun böyle bir şey olarak anlaşılması ne berbat değil mi?

Enfes tespit! Ne zamandır yorum yoktu.

Her zaman bekliyorum. Elinize, aklınıza sağlık.