Aslına bakılırsa kitaplar okurla buluştuklarında ve okunduklarında doğmuş oluyorlar. Büyük bir iddia belki ama? “Ama nasıl? Kitap okunup bitirildiğinde bitmiş olmuyor mu?” diye soranlarımız çıkabilir.
Çok satanlar için belki öyle düşünülebilir ama bu, yanıltıcı… Kitabın apayrı ve iletişim şekli var. Kitap yazarının sözleriyle bize gelip sözlerinin çok ötesinde imgelere taşıyan ve yazarının hiç de açıklamaya niyetlenmediği bir bilinç haritasını önümüze koyan bir elçi…
Hal böyle olunca… Susup… Amma illa biraz susup… Susmanın tadına varıp… Sessizliği dinleyip kitabın bilincine varasım gelir. En iyi arkadaşınızla tanıştığınız o ilk gün… Adını , yaşını, zevklerini öğrendiğinizde nasıl onu tüketmiş olmuyorsanız. Zaman geçtikçe nasıl kişiliği size yepyeni sayfalarla açılıyor ve yepyeni sayfalarla yazılıyorsa…
Yazarın, “ruhundan üflediği” kitap da bizi hep besler, yepyeni ümitlerle ve ışıklarla… Çünkü… Eğer farkındaysak bazı şeylerin… Ve her anda bir ışıltı bulmak apayrı bir zevkse naçiz akıllarımızca… İşte o zaman görürüz ki büyümüşüzdür biz de kitaplarımızla… Ve büyüdükçe her seferinde değişik bir ışıkla karşılar bizi kâğıttan dostlarımız.
Her kitap bu yüzden ölmeyen bir iyilik parçası, ölemeyen bir özün kanatlanışıdır…
Bu yüzdendir ki bir kitap, asıl okunduğunda doğar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder