Yakaları karınlarına kadar açık, kravat takmayan, traş bile olmayan ama holding sahibi tiplerden geçilmiyor televizyonda. Önceleri bunlar saf kabadayıydı, mert, garip babası falan… “Delikanlı”…
Sonra bakıyorsunuz, mesela Özcan DENİZ’İN oynadığı Asmalı Konak mıydı neydi o dizide, adam Amerika’da okuyor geliyor gene aynı tip, gene aynı kılık gene aynı vıcık vıcık feodalizm övgüsü. İçten içe bir sınıf atlama telâşı, kompleksi… Hepsine tamam, itirazımız yok. Hangimiz iyi bir evi, arabayı hayal etmiyoruz da ya o “sınıfın” gerekleri? Yani kokan çorapla, leş gibi ağızla, “Kodum mu oturturum!” tavırlarıyla CEO alemine cumburlop dalmak normal mi?
Ama sanırım normal hale getirildi. “Param varsa nezaketi de satın alırım, kardeşim!” anlayışı, dizilerde tipleştirildi. Eskiden karşıdakine saygısızlık sayılan o kirli sakallar şimdi normal. Kimin ki bir aşireti, kabilesi var, anında holdingi de oluyor!
İnanılmaz bir refah özleminin, aşağılık duygusunun, etnik kompleksin manifestosu haline geldi yerli diziler artık. “Normal” eskiden “Perihan Abla” idi, “Süper Baba” idi, “Ekmek Teknesi” idi, “Bizimkiler” idi… Şimdi, siyah giyen, kravatsız magandaların aile meclisinin, hanımağaların infaz emirlerini elleri, edep yerlerinde beklediği birer şiddet övgüsü hepsi.
Bunu kenar mahallenin isyanı okumak ne kadar doğru? Bu kenar mahalleyi oluşturan toplumsal yapının barındırdığı bilincin isyanı aslında. Çünkü dikkat edilirse popüler dizilerin hemen hepsi doğu- güneydoğu kökenli, kalabalık aşiretlere mensup, zor kullanmayı temel ilişki biçimi sayan insanların iyileri ve kötüleri arasındaki çatışmalardan ibaret.
Kahramanın Batı Anadolulu olması bile fark etmiyor, aynı etnik kompleks ve aşiret asabiyesi şablonunu “Bilmemkimzadeler” etiketiyle değiştirerek, senaristler ısıtıp ısıtıp önümüze getiriyor. Oysa Batı Anadolu’da ağalığın, beyliğin esamesi okunmayalı neredeyse iki yüzyıl olmuştur. Bu dizilerin iki büyük zararı oluyor. Birincisi memleketin bir bölgesinin Türk kimliğinden tamamen ayrıymış gibi kabul edilmesine yol açıyorlar. İkincisi saf güç ile her şeyin yapılabileceği kanaatini topluma kabul ettiriyorlar.
Yeni diziler, etnik kabileciliği ve şiddet/güç tapınıcılığını normal hale getiriyor. Servet edinmeyi, çalışmak, tasarruf etmek ve beceriden ayırıp “nepahasına olursa olsun” elde edilmesi gereken bir şey olarak empoze ediyor. “Aşk Ve Ceza”, servetlerinin temeli uyuşturucu kaçakçılığı olan iki aşiret arasındaki çatışmaları normalleştiriyordu.
Ahlâkı, güçlünün ve zenginin malı olan, keyfi bir istisna haline getiren yeni nesil dizilerimiz hem toplumsal dönüşümümüzün tercümanlığını hem de kılavuzluğunu yapıyor. Kabile ilkelliği 21. Yy Türkiye’sini ele geçiriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder