Oturup yazacak hiç bir şey bulamayınca insan… Ey tıkanmış günlerimin, şebekeden kesik günlükleri! Sualim size! “Sual ne ?” mi dediniz? Kemal SUNAL filmlerinde “eşşolu eşeklerin” sansürlenmediği devirlerde “Hababam Sınıfı serisinde” sorulan güzel şeyler.
İş dönüp dolaşıp bir felsefeye gelmek mecburiyetinde mi? Belki de bu bizim neslin alışkanlığıdır? Belki aslında bizim nesil falan da yoktur. Ve belki “Bu ne ya? “nesil”, “sual” falan ? Dinci misin nesi?” gibisinden sorular gelir.
Aha! Ben de amma ekâbirim. Okunmaktan yıkılan bir blogum olduğu için hemen de müşteri tepkilerini tahmin ediyorum. Buna yaratıcı empati girişimi deniyor reklamcılıkta… Desem… Yalanın en kıvırcığını atmış olurum ama terim olarak epey de alengirli olur yani.
Yani sen de bir terim bul, nötr, tatsız, iki mümkünse üç kelimelik olsun… Sıkıntıdan patlıyorum, patlıyorum. Ciddi şeyler yazılacak kadar ciddi bir ülkede miyiz? Herkes buna inanıyor mu? Haydi şimdi eller havaya! Hobbidi bobdik!
Kafan çalışıyor mu? Kafan çalışıyor mu senin? Hadi ben aptalım! Evet ben aptalım ya sen? Neyi niçin yaptığını biliyor musun ey kari?!
Hiç kafanı çevirip bakıyor musun, tepelerde bir yerde dalgalanan bayrağa? Hiç aklına geliyor mu yarın onun yerinde başka bir şey olabileceği? Hiç aklına geliyor mu yarın paspas bıyıklı çakalların evine girebileceği? Hiç aklına geliyor mu yarın yasalarda yok sayılabileceğin?
Hiç düşünüyor musun eli kanlı köpeklerin vekilleri senin yurdunda sefa sürerken o köpeklerin eniklerinin aynı yerleri yakabileceği, yıkabileceği?
Ey kari sen ciddi bir şey olabildin mi hayatında çok merak ediyorum… Ey kari sana ciddi bir şey yazmak için zamanımı harcamama değiyor mu, bilemiyorum… Benim yaşadığım bir halta yarıyor mu? Onu hiç bilmiyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder