27 Ocak 2015 Salı

Olgular mı Önermelerden Önermeler Mi Olgulardan?

 Popper’ın  Objektif Önermeler Sorununa Bir Eleştiri
Şimdiye kadar ki gerçeklikle ilgili "bilimsel" diyebileceğimiz
 ifadeler yanlışlanabilir olmalıdır;
 yanlışlanamaz olanlar da  zaten  gerçeklikten bahsetmez.
Popper ,Tarski’nin önermeler için getirdiği “Olgulara karşılık gelen cümle”  tanımlamasına karşı çıkıyor. Bunun ancak dilin “resim” gibi bir şey olması durumunda geçerli olacağını oysa dilin böyle bir şey olmadığını savunuyor. (Buradaki resim “birebir  ve doğrudan tasvir/betimleme” anlamında  olmalı?)

Nesnellik ve objektivizmle ilgili olarak öz yaşam öyküsünün 31. Bölümünde bu tezi savunuyor.(1) Bu durumda “resim gibi bir diliniz” yolsa olgulardan ve önermelerden bahsetmeniz açıkça” saçma oluyor.

Ama… Olgular ve önermelerle ilgili bir “aşkın dil”e sahipsek sorunun aşılabileceğinden yani ancak o zaman “ Önermelerin olgulara karşılık gelebileceğinden” bahsedebilirmişiz. (Nedense buna “metadil” denmiş. Bu tip bulanık lâtiince  nitelemelerden açıkçası hiç hoşlanmıyorum).

Bunu da şöyle açıklıyor : “Bir önermenin bir dildeki “tasviri/ betimlemesi” o dildeki tercümesine karşılık geliyorsa ; ancak o zaman o önerme, orijinal dildeki olguya karşılık geliyor demektir.” Somutlaştıralım: “Almanca bir önermenin İngilizce’deki tasviri, İngilizce’deki tercümesine karşılık geliyorsa o önerme Almanca’daki olgusuna karşılık geliyor demektir.”

Buna örnek olarak da şu cümleyi gösteriyor: “Almanca’daki “Gras” “ ist” ve “grün” kelimeleri ancak  ve ancak çimenler yeşilse olgulara karşılık gelir.” ( Almanca, “Çimen yeşildir” anlamına geliyormuş, orijinal  cümle).

Burada karşımıza daha en başta iki sorun çıkıyor. Herhangi bir dili bir diğerinin “aşkın dili” saymak otoriter bir tavırdır, bir değer yargısı taşımaktadır. Bu durumda objektivizm kişisel yetmezliklerden uzak bir nedenselcilik ise bu değer yargılarıyla ya da “aşkın”  göreceliğiyle nasıl bağdaştırılabilir?

Herhangi bir dilin bir diğerinin “aşkın dili” olması neye göre belirlenecektir? Popper  önermelerin olgulara karşılık gelmeyeceği fikrinde “dilin yetersizliğini” zımnen kabul ediyor. Ama sorun şu ki dilin yerine gene kendi içinde yetersiz sayılabilecek başka bir dili koymaya kalkıyor.

İkinci sorun da dilin tabiatına dair kabulüdür.

Dikkat edilirse  aşkın dille “ Önermelerin olgulara karşılık gelmesinin” şartını koyarken tasvirden/betimlemeden bahsediyor. Peki ama bir  önermenin veya olgunun kelimelerle tasviri ne demektir? Yani Almanca “Gras” kelimesinin İngilizce’deki “tasviri/betimlemesi”  özü itibariyle neye karşılık gelir? Kimse kızmasın ama bu Almanca bir olgunun, “İngilizce resmini yapmak demektir.” Bir tasvirden bahsettiğinizde, dilin yetersizliklerinden kurtulmazsınız. Burada aklıma gelen şey şuydu işin açığı ki bu paragrafları okumadan önce aklıma, entelektüel tartışmalardaki zemin ve bağlam sorunlarını yaratan kişisel yetersizliklerden , okuma yönlerinden ve ikisinden kaynaklanan karşılıklı anlam karmaşalarından dolayı gelmişti…

Bir dil içinde belki bütünüyle mantığa yönelik bir alt dil yaratamayabilirdik ama kelimeleri kullandığımız bağlamları önceden açıklayarak onlara verdiğimiz veya verebileceğimiz yeni ve objektif anlamlar bulabilirdik. Böylece belki bir üst dilsel düzlem yaratabilirdik ki ben Popper’ı böyle anlamak isterdim.

Bu durumda bile “başka bir dile muhtaç olmak”  gibi bir şeye gerek kalmaz. Kaldı ki bir başka ulusun dilinde “çimen” kelimesi bile olmayabilir!

Bu durumda Popper’ın küçümsediği “anlam” sorusu gündeme geliyor. Çünkü Popper,  bir dil ile başka bir dil arasında “aşkınlığa” dayalı bir ilişki kurarken bunu tamamen ve kaçınılmaz olarak anlama dayalı yapıyor. Yani “ Şeyler hakkındaki tanımlamalarınızın bir önemi yoktur. Hiç kimse bir şeyin ne olduğunu kesinlikle tanımlayamaz!” derken diğer yandan bir  önermenin doğruluğu için bir başka dildeki “mutlak tanıma”, kendisini mutlak şekilde bağlanmaktadır.

Oysa sorun şu ki en nihayetinde, bütün önerdiği, “Kelimelerle resim yapmaktır”.

Olguların  ne olduklarını veya önerme denen şeyin ne olduğunu herhangi bir dilde anlatamıyorsak, bunlar bir başka dile dayanarak anlatabilmek nasıl mümkün olabilir?  Orta Afrika’da bir kabile üyesinin “önermeye” karşılık gelen bir kelimesi yoksa “önerme” denen şey anlamsız mı olur? Ya da “Çimenler yeşildir.” Önermesinin İngilizce’de “tasvir edilmesi” ve sonra İngilizceye çevrilmesiyle  gerçekte ne elde edilir?  Hiçbir şey!

Portakal kelimesinin aslında bir meyveyi değil de şemsiyeyi anlattığını iddia edebilirsiniz. Bu durumda biri bir şemsiyeyi göstererek meselâ “Hayır  “portakal” kelimesi aslında bunu anlatır!” dediğinde ona nasıl cevap vermeliyiz?

Sorun şudur: Popper “Mutlak gerçekliğin tanımlanamayacağını söyler”. Bu belki doğrudur ama biz “aklımızın erdiği ve duyularımızın el verdiğince” bir “anlamlandırmayla” hayatta kalırız. Bu anlamlandırma “mutlak gerçeğe” karşılık gelmeyebilir ama en nihayetinde bu anlamlandırma sayesinde var olabildiğimiz tartışılmaz şekilde yani “objektif şekilde” gerçektir! Herhangi bir deli, kendisini kartal sanabilir ve damdan atlarsa düşüp ölür. Kendisini kartal zanneden ve gerçekten kartala dönüşen bir insan görmedikçe de biz kartal olmadığımızı ve uçamayacağımızı bilerek damdan atlamaz, hayatta kalırız. Bu da “İnsanlar kartal değildir!” önermesinin “olgulara” karşılık geldiğini gösterir. Kaldı ki Popper bir dille ilgili bir tasvirden bahsederken  önermeye olgudan önce önce yer vermektedir. Her şeyden önce Almanca’daki “Gras” kelimesinin ifade ettiği olgunun varlığını tartışmalıyken bunu yapmamakta fakat daha sonra yaptığı  İngilizce tasvirler Almancadaki önermeyi  sınamaktadır. Eğer olgular yok ise önermeler için kullanılacak “şeyler” neler olmalıdır? Popper  bunun cevabını veremediği içindir ki bu noktada objektivizme bakışı eksiktir, dahası yanlıştır.

1)      Popper,K.R.: Bitmeyen Arayış;:Shf.201: Plato Yayınları:2006



Hiç yorum yok: