Sevgili Gençler,
Bir yerlere gelmek arzu ve
hevesinizi anlıyorum.
Pek güçlü egolarınızın olduğunu da biliyorum.
Ağabeylerinizin, sizin
yaşlarınızdaki durumlarından çok daha donanımlı olduğunuzdan da fevkalade
eminim.
Amma...
Entellektüellik iki şeyle oluşur.
1- Tecrübe
2- Bireysel denetim.
Bu ikisi de felsefe yapabilme
yeteneğiyle beraber gelişir.
Etrafınızda
"kutsadığınız" büyükler olabilir. Amma siz "kendiniz gibi"
olmadıkça o büyüklerinizin değerini idrak edebilmeniz mümkün olmayacaktır!
Entellektüel, bu yüzden
"cemaatleşmez!" Beraberlikleriniz
özgür bireylerin gönüllü katılımından ziyade taktiklerin güttüğü
bir savaş ittifakı gibiyse o
beraberliğinizden ne zevk, ne ahlâk ne de verim
ortaya çıkar.
Bu yüzden... Sizi parti, siyaset,
dernek vs kitle araçlarında mevki vaatleriyle ayartmaya çalışanlara yüz
vermeyiniz!
Size, ancak çokluk olunduğunda
güçlü olunacağını söyleyenlere kim olursa olsun, itibar etmeyiniz!
Ne olursanız olun, önce içinizin
dolu ve donanımlı olduğundan emin olun!
Kendi içinizdeki doluluktan
tatmin olamıyorsanız, başkalarının övgülerine asla kulak asmayınız!
Fikir değiştirmekten korkmayınız!
Ama önce namuslu fikirler kazanınız! Mülkiyet bölünmez bir bütünlüktür,
unutmayınız! Para çalmasanız da fikir çaldıysanız; ne o fikri anlayabilir ne
savunabilirsiniz!
Bugün MHPnin veya herhangi bir
partinin, derneğin veya herhangi bir cemaatin hiç biri toptan bir ATSIZ ATA
etmiyorsa sebebi budur!
Entellektüel değil de naylon
akademisyen, karton bürokrat, plastik köşe yazarı, kalp feylesof olacaksanız ve hevesinizin bütün ufku ancak bunlardan
ibaretse lütfen gerçek insanlarla uğraşmayın.
Neyi niçin yapmış olabileceğinizi sonradan bile
düşünmek gereği duymuyorsanız...
Arkadaşlarınızdan edindiğiniz
sırları tutmakta zorlanıyorsanız...
Kendinizi ancak başkalarıyla
mukayese ederek anlayabiliyorsanız...
Hayatta genel şeyler düşünmekte
zorlanıyor ve bütün çabalarınızı ancak hale ve yakın vadeye göre
planlayabiliyorsanız...
İdeaların boş, menfaatlerin
gerçek olduğunu düşünüyorsanız...
Sizden muhteşem politikacılar,
köşe yazarları ve akademisyenler çıkacağından eminim.
Ama gerçekten bunları düşünerek yaşıyorsanız adam olup
olamayacağınız konusunda şüphe duyarım...
Bugün tapındığınız, hatta size
makam , mevki, ikbal, her türlü menfaat vaat eden büyükleriniz, ancak bir arada güçlüdür ve yarın silinip
gidecekler.
Evine kömür alamadığı için
salonunda paltosuyla oturmuş, Türk edebiyatına ölmez eserler kazandıran büyük
tarihçi ATSIZ ATAMIZ sizin büyüklerinizin
hâlâ fersah fersah önündeyse; ailenizden aldığınız saygı ve sevgi
ölçülerinizde ciddi hatalar var demektir!
İnsan ailesinden eksik bir
terbiye alabilir. Ama bilmek insanın mesuliyetidir ve bildikten sonra düzelmeye
çalışmak daha büyük bir mesuliyettir!
Bu mesuliyeti hissetmiyorsanız
hiçbir makam, mevki ve unvan size gerçek bir kişilik veremeyecektir. Çünkü
kişiliğiniz ancak bilmek mesuliyetini an be an yaşarken ancak teşekkül edebilir
ve bunun başka hiç bir yolu da yoktur.
İçinizden ve büyüklerinizin pek
çoğunun arasından pek az "adam" çıkmasının en büyük sebebi de budur!
Egonuz büyük, aklınız ve
vicdanınız daha büyük olsun!
Bilginiz çok, merakınız ve uyanıklılığınız daha çok olsun!
Cesaretiniz kocaman, merhametiniz
ve ilginiz daha kocaman olsun!
Fikirleriniz sağlam,
araştırmacılığınız ve çoklu ilgileriniz daha sağlam olsun.
Ve sonra kendinize şunu sorun: Tapınmak mı istiyorum,
düşünmek mi?
Ve sonra başka bir soru sorun:
"Senin aptal olman beni daha akıllı yapar mı?"
En son şunu sorun: "Niyetim
karşımdakini ikna etmek midir yoksa kendi kendimi tatmin etmek midir?"
Gerisi size kalmış...
Ne mutlu Türküm diyene!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder