9 Nisan 2014 Çarşamba

Türkleşmiş Bir Sol İhtiyacı

Haziran eylemlerinin, Türkiye’de, şimdiye kadara alışılmamış bir bütünleşmenin işareti olduğunda, hemen herkes müttefik.

Ellerinde Türk Bayrağı ile  farklı görüşteki gençlerin aynı ceberrut  yönetimi protesto etmeleri sanırım kuşak farkını yaratan kemikleşmiş önyargılar yüzünden bir türlü doğru anlaşılamadı.

Gerçi solda yavaş yavaş “milliyetçilik” terimine duyulan antipatinin eridiğini görebiliyoruz. Gene de açıkça milliyetçi olmanın hâlâ  bir tür ayıp sayılması ilginç.

Solun Sinan Meydan gibi araştırmacı yazarları bir yandan lâik bir “ulusal devlet” olmak gerekliliğinden, Kürtçülüğün ve İslâmcılığın ta en başından beri ulusal devlete karşı olduğundan bahsediyor bir yandan da “Türklüğü”  aynen İslâmcılar gibi  bir tür etnik kimlik gibi görmek, onun değerlerine sahip çıkmayı da ırkçılık gibi sunmak yanlışına düşüyorlar.

Evet bir “ulusal bütünlük” sorunu söz konusudur. Dinci iktidarın, etnik ırkçılıkla meydana getirdiği ihanet koalisyonu bu bütünlük sorununun aciliyetini gösterdi fakat meydana getirilecek “ulusal bütünlüğün” adının konması noktasında sol hâlâ kararsız, kafası da  hâlâ  karışık.

İlerici, aydınlanmacı olmak iddiasında sol maalesef en azından dünyanın diğer ulusal sollarının çizgilerine bakmak yerine  ideolojiyle çelişip çelişmediği, faşizme kayıp kaymadığı endişelerini taşıyor. Bu açmaz CHP’de açık PKKlı, Tarıkulu ve Aygün gibi vekillerle Tarhan, Genç, İnce, Ayman  gibi vekillerin aynı anda barınmasında ortaya çıkıyor.

Bu da solun “Türk’ün” kim olduğunu anlayamamasından doğuyor.

Sol için ulusal bütünleşme sorunu, ortak değerler, hedefler ve tarih ile bütünleşme noktasında artık kabul ediliyor ama   “Kimin tarihi?”, “Kimin değerleri ve hedefleri?” sorularına  “Türk’ün!” cevabı bir türlü verilemiyor. Sol hâlâ “alt yapı” sorunu sandığı ekonomi, işsizlik konularıyla havanda su döverken ekonomik sorunların öznesini görmekte isteksiz duruyor.

Türkiye’de sol, “Kürt” adının gerçekliğine inandığı kadar maalesef Türk adına inanmıyor. Dolayısıyla ana problemin ülkenin gerçek sahibi büyük toplum, Türk Ulusu’nun  bağımsızlık sorunu olduğunu  da anlayamıyor. Sol Türk adını, Atatürk’ün  geçici bir tür siyasi manevrası gibi görmeye devam edebilir ama bağımsızlığın ancak adı ve tarihi belli bir ulusla korunabileceğini anladığında;  ülkemiz  bölünmüş ve işgal edilmiş olabilir. Solun Türkleşmesi bu açıdan aciliyet taşıyor.



2 yorum:

Erhan Sandıkçı dedi ki...

"Türkleşmiş sol" arzunuzu paylaşıyorum. Ancak eleştirdiğiniz kesimi incelerken yanlış kapsamlandırmaya gitmişsiniz. Sol (merkez sol) ile sosyalist sol kesim farklıdır. Yani kendini sosyalist sol olarak tanımlayan kesim, TKP, ESP, ÖDP, Halk Evleri, DİSP falan filandır. Asıl milliyetçiliğe düşman olan, milliyetçiliği küfür olarak algılayan bunlardır. Örneğin Sinan Meydan örneğini verdiniz. Sinan Meydan bu kesimden değil. Belki merkez solda sayılabilir kendisi. Bu yüzden milliyetçiliğe karşı değildir. Milliyetçidir hattâ. Solcular Cumhuriyet gazetesinde yazan, ADD'de olan, genellikle CHP'ye oy veren kişilerdir. Türkleşme konusunda son 10 yılda gelişim kaydetmişlerdir. Genelinden bahsediyorum. Sosyalist sol (kendini böyle tanımlayanlar) ise onlarca fraksiyona bölünmüş, dediğiniz gibi milliyetçiliği ayıp sayan, Kürtçülüğün bolca görüldüğü kesimdir.

Afşar Çelik dedi ki...

Bu gerçekten güzel ve bilgilendirici yorumunuz için teşekkür ederim. Ayrıca sabrınız ve dikkatiniz için de teşekkür ederim.

Bu ayrımların bilinmesi, ülke meselelerine bakışta hayati önem arz ediyor ve çoğu insan da bunu ya bilmiyor ya da gözden kaçırıyor.

Bu konuya değinmemin sebebi, solda sağa toptancı, aşırı önyargılı ve kindar bir bakışın varlığının gölgesinin bu ayrımın üstüne düşmesi. Bu yüzden insanlar birbirlerini dinlemek ihtiyacını bile duymuyor ne yazık ki...

Her zaman beklerim. Teşekkürlerim ve saygılarımla.