20 Aralık 2008 Cumartesi

Özrü Kabahatinden Büyük

Tarihçiler dışında herkes Ermenilerin soykırım iddiaları hakkında konuşuyor, hüküm veriyor, uluslararası haber kanallarına ve ajanslar beyanat veriyor. Tarihçiler ise bu konuyla ilgili bütün kaynakların henüz karşılaştırmalı olarak ele alınamadığını, bunun ancak karşıt görüşleri savunan tarihçilerin her iki tarafın ve konuyla ilgili bilgi bulunan diğer arşivlerin taranarak tespit edilen belgelerin birlikte incelenmesi ile sonuca bağlanabileceğini söylüyorlar. Buna rağmen inatla veilen keskin beyanatın aslında hiç bir ilmî değerinin olmadığını, çoğunun siyasal amaçlarla kasıtlı olarak ifade edildiğini, birilerinin bu meselenin gerginleştirdiği ortamdan bir takım faydalar elde etmeyi umduğunu söyleyebiliriz. Bu konuyla ilgilenen profesyonel tarihçiler bile 1915'te ölen insanların sayısı hakkında kesin rakamlar veremezken, birtakım vaadlerle mankurtlarştırılan bazı edebiyatçıların çıkıp sabırsızca kesin rakamlar vermeleri gerçekten de son derece manidardır.
Türkiye'den bir ideolojinin da'iliğini yapmakla maruf bir kişi Amerika'ya gidiyor, bir süre sonra kıtalarötesinden ideolojisini değiştirmiş bir şekilde (Takiyye yapıp yapmadığını da bilmiyoruz) tarihçi kimliği ile piyasaya sürülüyor. Bu zat konuya aşina olanlara hiç de yabancı gelmeyen bazı tekerlemeleri uluslararası platformlarda, flaşlar ve spotlar altında dile getiriyor. Halbuki tarihçilik mesleği ve tarihçiler hiçbir zaman bu kadar popüler olmamışlardı. Karşı görüşü savunanların davet edilmediği platformlarda bir yerlere bir takım klişeler ve malumatlar üfürdüler bu üfürükler de uluslararsı kanallar ve ajanslar vasıtaısyla allanıp, pollanıp dünya kamuoyuna sunuldu. Yani hiç bir ilmÎ araştırma kriterine bakılmadan, tartışılmasına bile mahal verilmeden, önceden hazırlanan metinler mütemadiyen tekrar edilip duruldu. Üniversiteler kenarda dururken parlamentolar bu konuda kararlar alıp bu konuyu bir uluslararası siyaset sopası olarak kullanmaya başladılar. Türkiye'ye ve Türklere yargısız infaz yapılırken memleketimizde baslediğimiz Taşnak aydınlarının hiç sesi çıkmadı. Derin aşağılık komplekslerini her fırsatta belli eden bu özürlüleri tespit eden güçler bunların zaaflarını kullanarak, istediklerini bunlara söylettiler.
En son perdede bu bir avuç mankurt henüz tam olarak aydınlatılamamış bir meseleyi birilerinin jargonunu kullanarak hem de ortada işlenmiş bir suç olmamasına rağmen bir özür kampanyası başlattılar. Böylece Türk milletini suçlu psikolojisi içerisine sokmaya çalıştılar. Bu yönüyle bakıldığında bu tam bir psikolojik operasyondur. Suçu işleyen Ermeniler. İşgal kuvvetleriyle işbirliği yapmak suretiyle vatana ihanet suçunu işleyen, Ermeniler. Türk köylerini basıp insanları katleden teröristler yine Ermeniler. Bu durumda Ermenilerin Türk milletinden özür dilemesi gerekir. Hocalı'da daha namlusu soğumamış kalaşnikoflarla yaptıkları katliam için Ermenilerin Türk milletinden özür dilemeleri gerekir. İronik olana bakın ki, bir kısım özürlü çıkmış Türk milleti adına suçludan özür diliyor. İşte bunlara deniyor, "özrü kabahatinden büyük" diye.

1 yorum:

Afşar Çelik dedi ki...

Hocam,

Faşist misn nesin yahu!? Sen o etnik-i eteryacı, taşnakçı emekçi kardeşlerimizin Türk temizlerken ne kadar yorulduğunu hiç okudun mu?

Hiç mi hümanizmin , acıman yok? Çabuk özür dile!