24 Aralık 2008 Çarşamba

Şuursuzluğun Gövde Gösterisi, “Büyük Eczacı Mitingi”



Eczacıların “örgütlü gücü” bir kere daha saçma sapan kolektivist sloganlar uğruna harcandı. “Büyük eczacı Mitingi” adı verilen şuursuz yığınlaşmada şunlar talep edilmiş. Bu taleplerin öne sürülme gerekçeleri, altında yatan ideolojik yapılanma tamamen kolektivist dünya görüşü, sosyalist dayatmacılıktır. Hepsini teker teker inceleyelim:
MİTİNGDE ŞU TALEPLER ÖNE ÇIKTI:
1- Çıkarılan her yeni yasa ve yönetmelikle hak kaybına uğruyoruz. Hak kaybını önleyecek yasal düzenlemeler istiyoruz.
2- Sürekli değişen kurallar, yamalı bohçaya dönen sözleşmeler değil, akıllıca planlanan kalıcı sözleşmeler istiyoruz.
3- Avans değil, verdiğimiz hizmetin eksiksiz karşılığını istiyoruz.
4- Provizyon sistemlerinden kaynaklanan hataların faturası eczacılara yüklenemez. Düzgün işleyen ve sorunsuz bir provizyon sistemi istiyoruz.
5- Ödemelerin zamanında ve tam yapılmasını istiyoruz.
6- Meslek örgütlerimize yasalarla güvenceye alınmış yetki ve sorumluluk verilmesini istiyoruz.
7- Eczacı olmak mesleki bir formasyondur. Meslek hakkımızı istiyoruz.
8- Bedelsiz kamulaştırmaların son bulmasını ve eczanelerdeki yıkımın durdurulmasını istiyoruz.
9- Kademeli iskonto uygulamasının yeniden düzenlenmesini istiyoruz.10- Adil bir reçete dağıtım sistemi istiyoruz.
10- Adil bir reçete dağıtım sistemi istiyoruz.

1- Çıkarılan her yeni yasa ve yönetmelikle hak kaybına uğruyoruz. Hak kaybını önleyecek yasal düzenlemeler istiyoruz.
Yani? “ Bize daha insaflı davran!” diyoruz bürokratik sultaya. Bürokrasinin keyfi emirlerine sığınılarak, haklarımızın ne olduğunu tanımlamadan, gene her şeyimizi onun insafına bırakıyoruz. Tipik sosyalist planlamacı zihniyetin rehin aldığı insanların köle psikolojisi bu!

2- Sürekli değişen kurallar, yamalı bohçaya dönen sözleşmeler değil, akıllıca planlanan kalıcı sözleşmeler istiyoruz.

“Akıllıca planlanan...” bu planlamayı kim yapacak? Elbette bürokrasi. Yani “Sözleşmelerde benim pazarlık hakkımı yok sayamazsın!” demek yerine, terbiyecisinden daha “akıllı” olmasını isteyen bir sirk hayvanı yerine konuyor eczacılar!

3- Avans değil, verdiğimiz hizmetin eksiksiz karşılığını istiyoruz.

Tamamen teferruattan ibaret bir talep. Sanki sözleşmelerin iade şartlarına vs uyuluyor da bir eksiğimiz avansımızdı? Bu talep üzerine avanslar da kesilirse o zaman günümüzü görürüz ama nerede meslek örgütünde o feraset?

4- Provizyon sistemlerinden kaynaklanan hataların faturası eczacılara yüklenemez. Düzgün işleyen ve sorunsuz bir provizyon sistemi istiyoruz.

Bravo! Provizyon sistemi düzgün işlese ne olacak? Mevzuatın tamamına tek bir ekrandan erişemedikten sonra? Bütün keyfilikler devam etsin, mevzuat provizyon sistemine tamamen aktarılmasın ama provizyon sistemi “düzgün” işlesin. Aklı ancak Telekom hatlarının işleyişine bakacak kadar çalışan bu kıt kitle aklından zaten başka bir öneri de beklemiyordum, doğrusu!

5- Ödemelerin zamanında ve tam yapılmasını istiyoruz.

Kitlemizin bunu istemesine şaşırdım doğrusu. Hani biz devletçi, fedakâr, sağlık emekçileriydik ya? Ayıp değil mi şimdi devletten, yaptığımız işin PARASINI istemek? Mesele şu ki zaten eczacının devlet tekelinin sadakasına , insafına terk edilmezi zuldür, ayıptır!

6- Meslek örgütlerimize yasalarla güvenceye alınmış yetki ve sorumluluk verilmesini istiyoruz.

Bundan murat, meslek örgütlerinin eczacının başına dah fazla dert açabilmesini sağlamak. Türkçe’si, “Sen erkinin azıcığını da bana ver, ben egemen yönetimlerin zihniyetine uygun olmayan eczacıları kendi kafama göre engelleyeyim. Zaten meslek örgütüne üye olmak kanunla mecbur edilmiş, bir de bu köleliği, beş tane eczacının yöresel, ideolojik takıntılarına, keyfiliğine terk edelim, öyle mi? Meslek örgütleri yetki istemek yerine mevcut yetkilerini eczacının hakkını devlete karşı korumakta kullanabilse zaten sorun kalmaz da ne örgütlerimizde o yürek, ne de örgüt yönetimlerinde, kendi bölgelerini köylüce bir hırsla korumak güdüsü olduğu müddetçe eczacının başı dertten kurtulmaz!

7- Eczacı olmak mesleki bir formasyondur. Meslek hakkımızı istiyoruz.

Bu kadar aptalca bir cümle daha duymamıştım.

Demek “ Eczacılık mesleki formasyonmuş!” Öteki meslekler ne, mesleki deformasyon mu? Şu meslek hakkı saçmalığının eczacıyı nasıl reçete avına iteceği, reçete yazdırma çılgınlığını nasıl körükleyeceğini şimdiden tahmin etmek mümkünken, sırf eczacıyı devletin memuru yapmak isteyen, sezgisiz, okumamış ve ham kolektivist meslek örgütü elitlerinin aklına geliverdiği için savunulması cidden trajik!

8- Bedelsiz kamulaştırmaların son bulmasını ve eczanelerdeki yıkımın durdurulmasını istiyoruz.

Bu tabiri fakir yaklaşık beş yıl önce kullandığında herkes ona küfretmişti: “Devlet düşmanı mısın? Hain misin?” diye. Evet nihayet yapılanın sosyalizm olduğu sanırım anlaşılmış da madem anlaşıldı mesleğin kaderini gene devletin insafına terk etmek basiretsizliği ne oluyor? Bu arada tabii bu tabiri kullananlar,aslında işin “bedel” kısmına karşılar, yoksa kamulaştırmaya karşı değiller.

9- Kademeli iskonto uygulamasının yeniden düzenlenmesini istiyoruz.

Hah! “Ben şun istiyorum. Bu iskontoyu kaldırın!” falan demek yok. Devletten bunu yeniden düzenlemesini rica ediyoruz, yalvarıyoruz. “Bu iskontolarla ben seninle çalışmam, başının çaresine bak!” diyecek yürek meslek örgütümüzde olmadığından gene işi bürokratlara yıkıyoruz, onlar da zaten sıkıştırılmadıkça akıllarına esen her şeyi bize dayatıyor.

10- Adil bir reçete dağıtım sistemi istiyoruz.

Taleplerin en cahilcesi , eblehçesi ve korkuncu da bu! “Adil reçete dağılımı” imiş! Yani? Devletten ekmeği karneyle istemekle aynı şey! Bundan murat ne? Eczanesini risk alarak iyi yere açmış olanların ekmeğine ortak olabilmek! Maliyetleri farklı eczaneleri, devlet eliyle eşitlemeye çalışmak! Kolektivizmin en vahşi hali olan Stalinizmin bir adım berisinde durduklarını fark edemeyecek kadar miyop adamlar, bilmem kaç bin eczacı adına bunu savunabiliyor. Böyle bir yetkileri olabilir mi o zaten tartışmalı! Ama reçetelerin dağıtılması fikrinin yaygınlaşmasının eczanelerin batmasını nasıl hızlandıracağını anlayacak kadar matematik bilgileri olsa zaten bu memlekette duramazlar. Hali hazırda zaten bazı reçeteler odalarca vs ile dağıtılıyor veya anlaşmalı kurumların keyfi kararlarıyla.. Bu âdil midir? Sözde dağıtımdan bahsedilirken sürekli dilden dile dolaşan dağıtım yolsuzlukları eczacıyı çileden çıkarıyor. Bu aynen devletin karneyle dağıttığı ekmekleri almak için sıraya girmek demek. Kolektivizm demek, Stalinizm demek, ahlaksızlık demek! Ama gözleri diyalektiğin mantığıyla şaşılaşmış, ideolojik bültenler çıkarıp eczacın parasını çarçur etmekten gayrisini bilmeyen adamlar için bunun ne önemi var? Özgür bir reçete sahibinin reçetesinin temini neden bir merkezi otoritenin keyfi tasarrufuna bırakılmalıdır? Bu arz ve talep dengesini tamamen çarpıtıp,eczanenin ilaç portföyünü belirleme kabiliyetini sakatlar! Eczacı, eczane maliyetleri ile ilaç portföyünü dengeli tutmak için artık inisiyatif alamaz! Bu uygulama bu yüzden eczacıları batırır! Ama iktisadın "i"sini ancak kulaktan dolma, beşinci el Marksist dogmalarla öğrenen, bütün işleri ,yönetimleri ele geçirip eczacıya kendi ideolojilerini dayatmak olan adamlar için bunun hiçbir anlamı yoktur! Eczanenin kanı paradır ve bu uygulama eczaneleri nekroze* eder!İnanılmaz bir cehalet ve bönlük örneği olan talepler listesi, eminin bürokratlarımızı güldürmüş ve meslek örgütlerinin, kendilerinin emir eri olduğu kanaatini de güçlendirmiştir.“Büyük Eczacı Mitingi” yığılması hepimize kutlu olsun!

*Nekroz: Hücre ölümü

Hiç yorum yok: