Liberalin birisi bu yazıyı okusa eminim hiçbir şey anlamayacaktır.
Sebebi de şudur: En sonda
söyleyeceğimi en başta söyleyeceğim de belki; Türkiye’de liberaller,
liberalizmi, bir tür akvaryum balığı gibi yaşarlar. Dar çevrelerinde
birbirlerini gıdıklar ve asla üç saniye öncesini hatırlamazlar.
İyi de bu ne demek?
Türkiye’de liberaller, anneleri
cenazede TÜRKÇE MEVLÜT okuturken, helva karıp dağıtırken, yakalarına üzerlik
takıp onları büyütmüşken, kısaca onları bir Türk olarak yetiştirmişken
edindikleri değerleri unutmuş en sonunda
da bunları inkâr etmiş vatansız, köksüz insanlardır.
Türkiye’de liberaller asker
uğurlamasını anlamaz. Bunu Kürt halkına saldırmaya giden insanlara duyulan
sevgi zannederler.
Türkiye’de liberaller,
çocukların, ellerindeki Türk Bayrağı’nı
dünyanın en güzel süsü olarak sallarken asla yere düşürmemelerini anlayamaz.
Bunu “ulus devletin Kürt düşmanı endoktrizasyonu” sanırlar.
Türkiye’de liberaller, 23
Nisanlarda çocukların yurdun dört bucağının kıyafetlerini giyerek ama en çok asker üniforması giymekten
gururlanarak yürümesini “faşist devletin tektipleştiriciliği” sanırlar.
Neden?
Çünkü Türkiye’de liberaller
liberalizmi, bütün insanlığın aynı şekilde uygulamasıyla dünyayı kurtaracak bir
tür “vahiy gibi görürler. Bu bakışa şaşıyorsanız, bugün liberallerin neden IŞİD destekçiliğine varan dinci
ikiyüzlülüğü meşrulaştırmakla uğraştığına bakabilirsiniz.
"Adalet adına ve hukuk kalkanı altına saklanan kötü yönetimden daha büyük bir tiranlık yoktur." |
Liberalizm bir ideoloji.
Her ideoloji gibi “muhayyel/metodolojik” ve ideal sayılabilecek bazı kabuller üzerine
kurulu. Bu kabuller, ideoloji denen fikirsel önermenin geçerlilik kaydını ve şartını ortaya koyuyor. Nedir bunlar? Veya
dinci söylemle söyleyecek olursak liberalizmin edille-i şeriyesi nedir?
Hayat, mülkiyet ve hürriyet
haklarına ram bağlılık.
Hukuk devletini savunmak.
Piyasanın serbestliğini savunmak.
Bireyciliği temel haklara dayanarak savunmak.
Bu deliller bize kimin liberal olduğunu
gösterir. Bunun yanı sıra bunlar aynı zamanda liberalizmin “amentüsüdür”. (
Dinci söylemle yaklaştığımı belirtmiştim.)
Liberalizmin söylediği basittir.
Yukarıdaki ilkelere en çok kim bağlı
kalırsa; onun ülkesinde halk mutlu ve müreffeh olur.
Peki bu söylemde söylenmeyen ama zımnen söylenmiş olan şey ne?
Bu önermelerin bir gizli öznesi olmalıdır. Çünkü en nihayetinde bütün
devletler belli başlı iki ideoloji (
Liberalizm ve Sosyalizm) arasında bir yerde durmaktadırlar.
Türkiye’de liberallerin
liberalizmden anlayamadıkları şey, liberalizmin amentüsünü yazanların HEPSİNİN
birer ULUS DEVLET mensubu olmalarıdır.
Onlar Misesin’den, Mill’ine kadar istisnasız şekilde, uluslaşmış
toplumların filozoflarıdır. Ve bu yüzden onlar, “insandan” bahsederken kendi
insan standartlarını esas almışlardır.
Onlar için “insan” insan toplumlaşmasının en rafine ve gelişkin şekli olan
uluslaşma içinde biçimlenmiş ve kendi ulusal egemenlik alanında yukarıdaki
ilkeleri en iyi anlayabilecek akıl sahibi insandır.
Liberaller buna itiraz edebilir
ama bu boşunadır. Çünkü maceracı sömürgecilikleriyle dünyanın dört bir
yanındaki kabileleri tanımış modern
batılıların Kongo ahalisi için temel hakların anlamının olmadığını
düşünemeyecek kadar aptal olmaları imkânsızdı. Eğer bu örnek çok sivri
geliyorsa “Biz İnsanlar” diye başlayan o büyük yazıdan sonraki kısmı genellikle
görmezden gelirler. We the People of the
United States!
Bunun önemi nedir? Bunun önemi, anayasanın sahibi “insanların” kimler
olduğunu resmi olarak tanımlamaktır!
Şu söylenebilir “Ama ABD çok
ırklı, çok dilli bir yerdir!” Acaba öyle midir? Yoksa felsefe ve hukuk sahibi
beyaz insanların, hukuk ve felsefe sorumluluğunu üstlenerek kendi dillerini,
siyaset felsefelerini ve toplumsal düzenlerini egemen kıldıkları, Daniel
Webster’in 1837’de söylediği gibi Tek
Anayasa, tek ülke ve tek yazgı ülkesi midir?
Sadece ABD’nin kuruluşu bile
Lockeçu liberal argümanların nasıl bir sosyolojik şekillenmeye uğradığının en anlamlı örneğidir.
ABD coğrafi bir adı üstlerine etiket olarak alıp da ırklarının
özerk bölgelerinde yaşayan ilkel kabileler koalisyonu değildir.
ABD, beyaz adamın kıtaya getirdiği Anglosakson özgürlük, hukuk devleti
idealleri belki yerlilerin katlini durdurmadı ama aynı ilkeler daha sonra bir iç savaş pahasına köleliğin kaldırılmasını
sağladı.
ABD’nin ırk ve kabile
bağlılıklarının ötesinde, soyut ilkeler etrafında birleşmiş bir ulus kurmak
ideali modern ulusal devletlerin hepsinde vardır. Ve bu aynı zamanda modern
uluslaşmanın da temelidir.
Çok sevilen liberal yazarlardan
Ayn Rand bal gibi bir Amerikan milliyetçisidir ve ABD’yi bahsi geçen insanlık
değerlerinin ve temel hakların yegâne temsilcisi ve koruyucusu olarak görür.
Amerikan yurttaşlarının dünyayı
kendilerinden ibaret sanmaları da bunun bir başka örneğidir. Belki buna kötü
örnek diyebilirsiniz ama ABD kendi içinde liberal ilkelere bağlılıkta gayet
özenlidir ve bunun başkalarınca tartışılmasını asla hoş görmez.
Sorun şudur ki devletleşmek her
zaman uluslaşmaya yetmemektedir. Kuzey Irak yığışması bütün ırkçı, etnik
saflaştırıcı çabaları ve bürokrasisine rağmen hala bir “Kürt Ulusu”
yaratabilmiş değildir ve yaratamayacaktır da…
Çünkü sözde devleti kuran
topluluğun uluslaşmaya müsait bir
toplumsal yapısı ve yeterliliği yoktur.
ABD bütün ırkları “anayasa önünde eşit birer beyaz adam” haline getirmiştir. Ve
ABD bu beyaz adamın ne konuştuğu dili ne egemenliğini ne de
birliğini tartışmaya açar. ABD’nin beyaz bilincine kayıtsız şartsız
bağlı kalmak ve eski bağlılıkları reddetmek Amerikan vatandaşlık yemininin esasıdır.
Yani? Liberallerin Yazın tatile veya uluslararası kongrelerine gitmekle
övündükleri ABD , hiç de onların sandıkları gibi kimliksiz eşit vatandaşların devleti değildir. Bu Avrupa’nın eli
yüzü düzgün bütün liberal demokrasileri için de aynıdır.
Görüldüğü gibi liberallerin
sandıkları gibi “ulus-al devletler” ölmemişlerdir ve liberalizmin amentüsüne
yer yer aksatarak da olsa en fazla sahip çıkan ülkeler olarak ayaktadırlar.
Yani Türk liberallerinin çoğunluğu, sosyoloji cehaletlerinin altında
ezilmişlerdir.
Yazıyı ABD’nin “kurucu balarından”
Thomas Jefferson’ın bir sözüyle bitirmek istiyorum.
“ Biz ABD Anayasası’nı
hazırlarken bir ulus kurduk.”
2 yorum:
Afşar Bey liberaller sıkıştırıyor sanırım fakat ben idealarınızın büyük bölümüne katılıyorum. Şimdi bizim memleket deki liberaller ABD yi kendi ölçüleri içinde liberal bir ülke mi kabul ediyorlar bilmiyorum eğer öyleyse ABD vatandaşlık yeminine bir bakmak gerek ABD vatandaşlığına geçmeyi düşünenler için değil tabii. TC vatandaşlığını hazmedemeyenler, anayasa beni bağlamaz yenisinde şu olmasın bu yazmasın yerine kıl tüy dikelim diyenler ve düşünce özgürlüğü konusunda ülkeyi acımasızca eleştirenler için...
ABD Vatandaşlık Yemini
Burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime; bundan böyle ABD Anayasası'nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma;
ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime; kanunun gerektirdiği durumda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde çalışacağıma ve bu yükümlülükleri özgür bir şekilde, akıl sağlığım yerinde ve samimi olarak üstleneceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun
Aslında her şeyi özetlemişsiniz, aklınıza, elinize sağlık.
Yorum Gönder