26 Eylül 2014 Cuma

80 Öncesi bir apolitik ten 78 kuşağı algısı

                Kaba bir tabirle 78 Kuşağını devrimciler, ülkücüler ve hiç bir halttan anlamayan boş kafalı egoistler olarak sınıflamak mümkün.Ben o boş kafalı egoistler denim, bunu size, açıkça işin başında ifade edeyim.

           Bu meyanda izlenimleri gözlemleri aktarmak ve akabinde olanlara yorum getirmeye çalışmak istiyorum.
           78 kuşağı ne yazık ilk ve orta öğrenimini kötü bir Milli Eğitim Programı içinde aldı. Soru sormak, merak etmek, ödev dışında bilgi edinmek abesle iştigaldi. O kuşağa mensup biri olarak, doğru dürüst Türk yada Dünya klasiği okumaya yönlendirilmedik. Türkçe, ailelerimiz olmasa günlük ihtiyaçları talep etmenin ötesine geçemez durumda idi. Okullarda öğretilmesi gereken dil bilgisi, gramer yada imla adına ne derseniz, yanından bile geçilmedi. Kuşağımı şimdi görüyorum, iki, dört, beş noktanın cümlenin başında devam anlamında olabileceği ancak cümlenin sonunda asla kullanılamayacağı gibi bir bilgiye sahip değil. Cümlenin sonuna ya tek nokta yada üç nokta koyabilirsin desen en hafif tabirle ukala oluyorsun. Dahi anlamında ki; de, da,ki, soru kipindeki mi, mı, mu nasıl yazılmalı bilmiyor, suçu yok, zira öğretilmedi. Bu neden sorun olsun derseniz? İmla hataları okumak zahmetine giren şahsın metni, yanlış anlama ihtimalini artıran bir durum diyebilirim.
         78 kuşağının başka bir yanlış algısı Türkçe'nin okunduğu gibi yazılan yada yazıldığı gibi okunan bir dil olduğu sloganı. Türkçe üzerine bu kadar söz neden ? Şundan; Bir ulusu ayrıştırarak parçalamak istiyorsanız dille oynayın. Dili anlaşılmaz hale getirmek, sözcüğün her beyinde anlamını farklılaştırmak işine afazi diyoruz. Aynı dili konuşup başka bir şey anlamak budur işte.Öyle bir ortam oluşturun ki halk ozanlarını gençlik anlamasın, eskiler ölsün yeniler yetişmesin.
        
         Bizim zamanımızda üniversite dedikleri, orta öğretimden hallice fiziki şartlara sahip çoğunlukla arkaik bilgilerin ezberletildiği, hiç bir araştırma ve yayının olmadığı, bir çok fakülte ve yüksek okulun aylarca kapalı kalıp sınavlarda açıldığı kütüphaneden yoksun hatta ders kitabından yoksun adı var olan kendi olmayan kurumlardı! Bunu geçelim...

          Devrimciler, 68 kuşağının söylemleri üzerinde yükselen, onların tersine, şiddet kullanmaktan ve hatta silah kullanmaktan imtina etmeyecek ve yaşanacak güzel günleri devrim sonrasına ertelemiş bir gençlikti. Taraftar bulmak kolaydı, sessiz, sade ve idea sız gençler akıl ve duygularını ideolojinin determinizmine teslim etme cesaretini gösterdikleri anda güce eklemlenip saygın genç sınıfına katılıyorlardı. Kaza en bir gün nezarete gidip ertesi gün militan gelen arkadaşlarımı biliyorum.         Mensuplarının ne kadar Marx, Engels yada sosyoloji ve felsefe okuyarak yada Stalin'in kaç kelle aldığı konusunda bir fikirleri olarak ideolojiye teslim olup olamadıkları meçhulümdür. Devrimi, bu denli içselleştirdikleri ne göre en azından henüz Türkçe'ye çevrilmemiş, çevrilse dahi bulundurulması yasak olan '' Das Kapital '' i üç beş sayfa okusalar iyi idi. Vardı da okumadılar mı ? Hayır, ülkede neredeyse Cin Ali ve Ayşegül serisi dışında kitap yasaktı.

           Ülkücüler ise Türk milliyetçiliği fikri ile yola çıkmış muhafazakar olmak kaydı ile bağımsız, eşitlikçi bir ülkünün peşinde şiddete sarıldılar. En büyük dehşetleri S.S.C.B tarafından işgal edilerek asimile edilmekti. Onlar kimliklerini ve vatanlarını muhafaza edebildikleri sürece  var olacaklarını düşündüler ancak batı dillerinde arzu ettikleri kavrama karşılık bulunamadı. Kaba, ırkçı, entelektüel birikimden yoksun ve faşist olarak isimlendirildiler. Bu gün faşizmi tanımlayan kavramın, '' Nasyonel Sosyalizm'' olarak adlandırılması da hoş bir ironidir.

         78 kuşağının aktif gençlerinden bir grup, aşk, eğitim, felsefe, aile ve sosyal bir insanın ihtiyacı olan her şeyi devrim sonrasına ertelerken diğer grup, muhafaza edebildiği sürece bunları yaşayacağı kanaatinde idi. Aralarında elle tutulur ve gözle görülür bir nefretten başka bir ilişki göremedim. Üçüncü grup zaten beyinsiz ve aşağılık burjuvaydı.
          
           İnanılmaz acılar çektiler, ruhsal olanlar mı ağırdı fiziksel olanlar mı tartışma götürür ! Ölüm bile yumuşak bir hal almıştı belleklerde...Bu üç noktanın arasına yüzlerce kitap sığdırabilirsiniz.Binlerce evlat acısı ve binlerce işkence!
           Aynı silahla vurulduklarını yıllar sonra öğrendiler.Üzerinde durmadılar.

          Bir sabah, bıçakla kesildi olaylar, bir sağdan bir soldan gibi bir eşitleme ile kurbanlar kesildi ihtilal ile... Ve fakat bu kuşak ve ebeveyni, pek emin değilim ama %98 gibi bir halk oyu ile senaryo içindeki celladının  her buyruğuna evet dedi.
          Çok kısa bir gözlem aktarmak istedim ama uzun oldu, bundan sonrasını kısa keseyim, on yıl önce ülkede 78 kuşağı meclise geldi, iktidar ve muhalefet oldu.Seçmen konumunda ki 78 kuşağı ne iktidara sıcak ne muhalefete mecburiyetten oy kullanıyor.Ülkenin ahval ve şeriatı böyle giderse ki öyle görünüyor; planlanan toplum mühendisliği, ayrışma, ötekileşme, bölünme sanırım yine çoğunluklu bir referandumla kabul görecek, biz 78 li ler yaza denk gelirse deniz kıyısında oluruz...
Kışa, Allah Kerim.


Pekiii yok mu idi söylenecek güzel bir söz 78 kuşağına ? Evet vardı ; Gençtiler, güzeldiler, temizdiler,ertelediler, yaşayamadılar ve hala kendilerini kandırmaya devam ediyorlar!

3 yorum:

Afşar Çelik dedi ki...

Sert...

Biraz insafsız geldi.

Öte yandan da artık yargılanmaktan bıkan bir kuşağın, kendi göbeğini kesme cesareti gibi de geldi...

Yanılıyor muyum?

Aklınıza, yüreğinize sağlık Peride Hanım.

Afşar Çelik dedi ki...

"Sert" derken özeleştirinin sertliği anlamında kullanmıştım.

Peride dedi ki...

Yüzeyi sert evet Afşar bey, ancak dikkat edilirse ciddi bir savunma aslında...Başlangıç için elimizdeki doneler bunlardı. Ülkenin demokratik yapısı ve devletin duruşu da zaten malumunuz!
Bizim kuşak, yazdığım noktada da kalmadı elbette sorunun kaynağını bilmeden de olsa savaştı. Yenik ve donanımsız başladığı hayatı her yıkımdan sonra kendisi için yeniden tasarladı. Bir çoğumuz bilgi eksiğini şu yada bu yolla tamamladı. Okudu,düşündü, yazdı.
Belki şimdi yapılması gereken kendimizi af edip gerçeklerin ayırdına varıp, yeni nesle deneyimleri ve değerleri aktarmak olmalı.
Sevgi ve saygı ile.