8 Eylül 2011 Perşembe

İnsan Eylemi


:  Ludwig Von Mises’in Abidevî Kitabı


Ludwig Von Mises, Avusturya İktisat Okulu’nun dahi iktisatçısıdır. Kendisi Avusturya’nın 1. Dünya Savaşı’ndan sonraki hiperenflasyondan çıkmasını sağlamıştır.

Mises iktisadı hayatın dışında bir akademik iştigal sahası olarak görmemiştir. Mises’e göre iktisat, insan davranışının düzenliliklerinin özünü teşkil eder. Ona göre  iktisatçıların tanımladığı anlamda, Homo economicus’un iktisdi davranışı diye bir şey yoktur. İktisat doğrudan doğruya insanın varoluş çabasının adıdır.

Buna rağmen o, iktisadı incelerken kesinlikle psikolojizme  başvurmaz.İsan davranışını veya  aslında daha doğru kullanımıyla eylemini,  psikanalize girmeksizin inceler. Bunların ruhsal sebebplerini iktisadi analize sokmaz.

 İnsan davranışının düzenliliklerinin psikoloji dışında, tabiatın düzenlilikleriyle ilgisi üzerinden neden ve sonuçlarıyla ilgilenir. Böylece o insanın canının her istediği şekilde değil, yaratışının gereklerine uymak kaydıyla  eyleme geçmesi halinde hayatta kalabileceğini savunur ki bu eylemin parasal boyutu, iktisat bilgisini oluşturur.

Mises’in iktisat felsefesi aksiyomatiktir. Doğru kararları vermek, insanın kendisine zarar vermemek için yapması gereken şeydir ve  bundan dolayı insan, daima “doğruluğu apaçık belli” olan önermeleri hareket noktası olarak seçer.

Mises akıl yürütmesine “İnsan eylemde bulunur…” aksiyomuyla başlar. Eserin adının “insan Eylemi” olmasının sebebi budur. İnsan eylemde bulunduğunda aslında iktisadi bir iş yapmaktadır.

Aksiyomunu destekleyen yaklaşım faydacılıktır. Eyleme geçme sebebini, rahatsızlığa bağlar. “Eğer kişi her açıdan tatmin olsaydı asla eyleme geçmezdi.”  fikrini savunur.

 Bu açıdan Mises ileri okumalarda özellikle ahlâkla ilgisi olmayan,  sinik ve hatta immoralist biri gibi görünebilir. 

Mises âmir bir etik oluşturmaktan kaçınır ve “zararsızlık” prensibini gözetir. Eğer bir araç   fayda  olarak farz edilen amaca uygun değilse aracın geçerliliği olamaz. Burada faydan bireyselliği önemlidir. Her fayda birey tarafından tespit edilir.

Mesele şudur: Eğer birey başkalarına zarar verecek şeyleri fayda olarak görüyorsa ne olacaktır? Buna, insan doğasının işbirliğine yönelmeye dayandığını göstererek cevap verir. Ne ki işbirliğine zarar veren bir araçtır, onun “eylem” açısından veya iktisat açısından bir anlamı yoktur.

Yalnız onun felsefesinin etik anlamda Keynes’den farkı şurada yatar: Mises faydayı, “Acıdan kaçınmak” üzerine kurar. Burada ana akım iktisadın sürekli bahsedip de kapitalizm düşmanlığına sebep olduğu  “kar maksimizasyonu” efsanesini bir kenara atar. Hayat sürekli bir hareket halindedir ve  bu hareket içinde kısıtlı imkânların sebep olduğu rahatsızlık, insanları bu rahatsızlığı gidermek için eyleme geçmeye yönlendirir.

Böylece insan, bütünüyle olmasa da kısmen, içinde yaşadığı anın rahatsızlığını giderir ve daima eksik kalan noktaları tamamlamak için her seferinde tekrar tekrar uğraşır. İşte Mises’in kâr öğesini bağladığı faydacılık babası budur.

Mises  liberal felsefenin tanımda negatiflik ilkesine sonuna kadar bağlıdır. Ne olması gerektiğini değil, mantıksal tutarlılık ışığında ne olmaması gerektiğini söyler. Önceden bir “iyi davranış ilkeleri paketi” sunmaz. Mevcut  eylemlerin, insan tabiatının sınırları ve tabiatın kurallarıyla uyumlu olup olmadığına bakar.

Bunun yanında onun faydacılığı Benthamgil bir faydacılık da değildir. Bentham faydayı, ölçülebilir, sayılabilir bir şey olarak tasavvur etmişken, Mises bu yaklaşımın geçersizliğini daha en başından beyan eder.

Mises, esasen iktisadın matematiksel ve ölçülebilir bir araştırma  alanı olmadığını ve bu yüzden  pozitif bilimlerden ayrıldığını söyler. Mises, iktisadın uğraştığı bütün rakamların aslında tarihe mal olmuş veriler olduğunu ve bunlara dayanılarak kesin  bir gelecek modellemesi yapılamayacağını gösterir.

Buna rağmen, Mises’in kapitalizm müdafaası, onun, iktisadi hesaplamaya imkân veren tek sistem olmasına dayanır.” İktisadi hesaplama ile eylemde bulunan insanın başarmak istediği görev, girdi ve çıktıyı karşılaştırarak sonucu tespit etmektir… Pratik  manası kişinin üretmek için gelecek kapasitesini engellemeden ne kadar tüketme imkânına sahip olduğunu göstermektir” (1)der.

 İktisat, bize matematik yoluyla servetin kesin  yolunu gösteren bir keşif aracı, bir kristal  küre  değildir. Bu yüzden  iktisadı ekonometri ve modelleme haline getirmek beyhude bir faaliyettir.  “”Niceliksel iktisadı”, “niteliksel  iktisat” dedikleri ile ikame etmeye çalışan iktisatçılar kesinlikle yanılıyorlar. İktisat dalında sabit ilişkiler yoktur ve sonuç olarak ölçüm imkânsızdır(2) Nükteli bir örnekle bunu açıklar: “ Eğer  bir istatistikçi muayyen bir zamanda Atlantis’te patatesin arzında yüzde onluk bir yükseliş, fiyatında yüzde sekizlik bir düşme yarattığını tespit ederse, bu, başka bir ülkede veya zamandaki patates arzının ne olduğu ve ya olabileceği hakkında hiçbir iddiada bulanamaz.Patatesin “talep esnekliğini”  “ölçmemiştir “(3)

Ayrıca Mises, Marx’ın asla tanımlayamadığı "değeri" net bir biçimde tanımlar ve iktisadın temelini oluşturan sübjektivite ve marjinal fayda  öğelerinin   daha rahat anlaşılabilmesini sağlar:
Değer, eylemde bulunan kişinin nihai amaca verdiği önemdir”.(4)
Böylece değerin, eşyanın özünde saklı bulunan değişmez ve kendiliğinden bir varlık olmadığını gösterir. Bu neden önemlidir? Üretim merkezli klâsik iktisat ve onun Marksist devamında değer sorunu “kullanım değeri” mübadele” değeri  düalitesi ile çözülmeye çalışılmış ama değerden insanın dışlanması yüzünden, fiyat denen kavramın açıklanması mümkün olmamıştır da ondan…

Kitap, iktisadın yoğun olarak ilgilendiği fiyatlandırma, sermaye, sermaye malları, faiz gibi konuları Marksistlerin asla ulaşamayacakları bir derinlik ve basiretle açıklar. Bunu yaparken  sadece Marksist argümanlarının değil, günümüz müdahaleci/popülist  karma hükümet  ekonomisi  yöntemlerinin ve felsefesinin argümanlarının da yerinde yanlışlamasını yapar.

İnsan Eylemi” yoğun iktisadî içeriğine rağmen salt bir iktisat kitabı değildir. Veya aslında salt bir iktisat kitabıdır ve iktisadın mevcut kullanım ve öğrenim kapsamının çok daha ötesinde bir yeri ve önemi olduğunu anlatır.  “Kapital” ve takipçisi  neo-marksist  kitaplar gibi hayali evrenlerin yamama tutarlılığıyla gerçekleri açıklamaya çalışan, fantastik felsefe kitaplarının hiç birinin ulaşamadığı ir derinliğe sahiptir.

O, sadece iktisatçıların değil, sosyal bilimlere meraklı herkesin başucunda bulundurması gereken kaynak bir kitaptır.  Okumayı kendini inşaa ve tadil etmek olarak gören herkesi, “İnsan Eylemi’ni” okumaya davet ediyorum.






1-       İnsan Eylemi: Ludwif Von Mises: Liberte (2008): Shf:208-209
2-      A.g.e, Shf: 28
3-      A.g.e, Shf:28-29
4-      A.g.e, Shf: 94

Hiç yorum yok: