17 Eylül 2011 Cumartesi

Hayatın Merkezi Olarak Yürütme

Kol kırılır herkesin içinde

Hukuk devletlerinin özelliği, yürütmenin, hayatın günlük akışına keyfî şekilde müdahale etmesinin sınırlanmasıdır. Sınırlı devlet de bu anlama gelir zaten. Çünkü devletin günlük hayatla ilgili organı yürütmedir.

Geri  memleketlerde yasama  sembolik, yürütme ise merkezi bir öneme sahip. Dikkat edilirse hiçbir geri memleketin yasama organının, kural belirleyiciliğinden bahsedilmez, daima hükümetlerinden bahsedilir ki o hükümetler de neredeyse Tanrısal bir keyfiliğe ve sorgulanamazlığa sahiptir.

Nitekim son sekiz yıldır ülkemizdeki yürütme kararları, yasama kararlarından çok daha fazla ve hızlı şekilde günlük hayata müdahale etmiştir. Bağımsız kurulların keyfi kararlarıyla  televizyon kanallarının neyi, nasıl yapacağı emredilmiş,  nerede ne yiyilip ne içileceğine varıncaya kadar pek çok önceden bilinmeyen uygulama hayata sokuşturulmuştur. Polisler ahlâk denetimine başlamış, hayatın içinde kendiliğinden oturmuş pek çok sokak alışkanlığı, kanun vs gözetilmeksizin sadece yürütme emirleriyle ortadan kaldırılmıştır, en güncel örneği Beyoğlu’ndaki  işyerlerinin ve sokak çalgıcılarının başına gelenlerdir.

İnternet sınırlamalarıyla ilgili mahkeme kararları da inceden inceye düşünülen şeyler gibi görünmemektedir. Bunlar daha ziyade yürütmeyle yargı arasındaki sınırın belirsizleştirilmesiyle yürütme emirlerinin yargı kanalıyla  duyurulması gibi görünmektedir.

Nitekim tecavüz mağduru kadınların tecavüzcüleriyle evlendirilerek tecavüzün bir “ kamu davası olmaması gerektiğine dair” HSYK raporu,  toplumun hükümetçe  tasarlanmasında yargının bu aracılık rolü görüntüsüne ibret verici bir örnek teşkil etmektedir. Bu şekilde toplum yavaş yavaş devletin bütün organlarının itelemesiyle  bir Arap/ Fars din toplumu haline getirilmeye çalışılmaktadır sanki.

Umuyorum ki yanılmış olayım ama belirtiler günden güne, laik özgürlük alanının, yasama, bilhassa yürütme ve yargı eliyle  gitgide  daha da kısıtlandığı yönünde…


6 yorum:

nevin çelik dedi ki...

Zaten KHK denilen şey TBMM nin fonksiyonunu sıfırlamak değil de nedir ki?

Afşar Çelik dedi ki...

Aynen! Bu şekilde yasamanın denetim işleri de es geçilip her şey kabine saltanatına dönüştürüldü. Gözünü sevdiğiminin hukuk devleti! neredesin?

Adsız dedi ki...

Abiciğim uzun zamandır Fikir Kazanı okumamıştım. Evet, bu kötü bir durum ama bunun biraz payı da senin. Eskiden yazdıklarını Face denen ve kendine uzayın derinliklerinde başka bir dünya olarak baktığım paylaşım sitesinden de paylaşıyordun ki, günlük haberimiz oluyor; linki tıklayıp okuma fırsatı buluyorduk. Hatta yazdıklarına karşı tezler ortaya koymaya çalışıyordum ki bir dinamizm olsun ve okumayı pek sevmeyen tanıdıklarımız o atışmalarımızı görsün belki okuma hevesleri gelir diyerek şevkle altına bir şeyler karalamaya çalışıyor, klavye delikanlılığı yapıyordum.:) Ama maalesef faceye uğrmaz oldun.
Neyse yazı için yapmak istediğim yaruma gelince bu gün karşı tez ortaya koymayacağım. Aksine destekleyeceğim. Zira bir noktada çok iyi anlaşıyoruz ki; Araplaşan Türkler konusunda. Yalnız hemen başında belirteyim ki sonra anlamamışsın deme, Türkler son 400 yıldır Araplaşmaktalar. Aslında bir milletin diğer bir millete eklemlenmesi bu kadar uzun bir zaman alır mı bilmiyorum, almaz diye düşünüyorum. Ama gördüğüm o ki artık Araplaşmanın son aşamasındayız, en azından ben böyle düşünmekteyim. Emevi tarihini bir Türk tarihi olarak benimsedik. Onların din anlayışları bu gün aynen ve çok canlı bir şekilde Anadolu’da Sünnilik adı altında yaşadığını da kabullendiğimize göre biz Anadolu Türkleri sadece adı Türk olarak kalmış, Türk kavramının içi boşaltılmış ve yerine Baas’tan daha katı bir Arap Milliyetçiliği doldurulmuş Türklük anlayışıyla son sekiz yıldaki gördüklerimiz bizi şaşırtmamalı diye düşünmekteyim. Belki Büyük Gazi bir nebze olsun buna karşı tutum ortaya koyabilmişti ama biz Türkaraplar bunu kabullenemedik, yazık. Hemen onun bize vermeye çalıştığı TÜRK MİLLETİ bilincini Türkarap olarak yeniden geri getirdik. E NATO ve o natoya girmeye can atan birileri de sağolsun buna destek oldular. Şimdi o NATO bizi istediği gibi evirip çeviriyor. Yok Ergenekon kuruyor yok beğenmedim yerine Nurjuvazi kurayım diyor. Eviriyor çeviriyor. Biz Türkarap Milleti de bayılıyoruz Türk kalmak isteyenleri NATO denen ucubenin ezmeye çalışmasına.
bu konuda yazacak çok şeyim var ama sadece yorum yapıyorum kısa olmalı değil mi? :)

Afşar Çelik dedi ki...

Mirim hoşgelmişsiniz. Kusura bakmayın, tanıyamadım. Face'te paylaşırken de zaten kimsenin okuduğu falan yoktu, şimdi de yok. Okunsa bile eşdostun yorum yazmaya hiç gönlü olmadı. Blogun 3 yazarı daha var, hiç birinin maalesef yazmaya vakti yok. Velhasıl-ı kelam eskiden de sayıklıyordum, şimdi de sayıklıyorum. Araplaşma tespiti doğru ama bir yönü eksik ; eğer biz milletleşmemiş bir toplum olsaydık Araplaşırdık. Bizim tamamen Arap olmamız imkânsız ve zaten siasal islamcıların bütün öfkesi de buna. Kendi kurumları olan toplumların tamamen erimeleri imkansızdır. Erime kavim ve daha alt düzeylerdeki toplumlarda olur. Ama tespitiniz gene de doğrudur. Yabancılaşmış, kanserleşmiş kültür odakları bizi bir TürkArap melezi haline getirmeye çalışıyor. Bu melez yaşayamaz, ya tamamen erir ve yok oluruz ya da hastalıklı unsurlar bünyeden dışlanır. Zatyen eğer bu gerçekleşirse bizim buralarda yaşamamıza kimse izin vermez. O zaman da şahsen fakir başka bir ulusun uluslaşma sürecine dahil olur, en azından kendi ulusunu seçmiş olur. Yorum gayet uzun, emek işi ve doyurucu, elinize, aklınıza sağlık. her zaman beklerim :)

Veli Koç dedi ki...

Abiciğim bir hatamı mazur gör oraya Bir Ad yazmayı unutmuşum. Yeni farkettim. Sen bu aralar kırgın gibisin face denen şeye ama arada bir takılsan da yazdıklarından haberdar etsen. Beni aç bıraktığının farkandasın değil mi bu davranışınla. Zira bloga gelmek bazen unutulabiliyor ama face nette olduğum her ana açık. Zira haber kaynağım gibi kendisi. lütfen canım ara sıra da olsa face de lin vermeye devam et.
Veli Kardeşin :)

Afşar Çelik dedi ki...

Veli baba hoşgelmişsin de cidden moralim bozuluyor facede.Hiç gerek yok. Zaten milletin gözüne de soksak bakmıyor kimse, ne gerek var? Arada uğrs işte böyle, zaten artık burada ağır yazı falan da yazmıyorum... Evvelden de bir işe yaramıyordu, bari şimdi bilhakkın yaramasın. Gene gel, beklerim, sağlıcakla kalasın.