7 Temmuz 2019 Pazar

Hainistan’a Hoşgeldiniz!



Şu anda ışıklarda uyuyası Necip Hablemitoğlu’nun hayatı ile ilgili  eşiyle yapılmış bir röportajı izliyorum.

Necip Hoca, 1999’daki bir televizyon programında Etyen Mahcupyan Ve Nevval Sevindi gibi  iki insanın hakaretleri arasında kalarak kendisini “Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı bir TÜRK MİLLİYETÇİSİ”  olarak tanımlıyordu.

Türk  milliyetçiliğini MHP kanalıyla Menzilcilere ve Nurculara ipotek eden siyasal  akımı düşündüğümüzde, onun kendisini hele de iki tescilli Türk düşmanı arasında böyle net tanımlaması zaten başlı başına büyük bir cesaretti.

Herkes onu Bergama Vakıfları ve Fethullahçılık araştırmalarıyla anıyor. Sanırım bunun sebebi, özellikle Türk solunun, onun Sovyetlerdeki baskı rejimini ele alen kitabını gizlemek istemesi.

Peki ama Necip Hoca nereden aklıma takıldı? Şuradan: Nitelikli emeğini Türk Milleti’ne vakfetmiş bu çağdaş, akıllı ve milliyetçi Türk evlâdının anlayışına henüz adı “milliyetçi” olan bir parti dahi erişememiş durumda. Beni üzen ikinci ve biraz daha büyük şeyse onun dar bir akademik çerçeve dışında doğru dürüst tanınmaması.

Ama Necip Hablemitoğlu vakasının asıl büyük trajedisi, onun gibi bir Türk entelektüelinin bugünkü Türk toplumunda nasıl kolayca yok edilebildiği. Budurum toplumsal olarak geçiştirilebilecek bir  sorun değil.

Necip Hablemitoğlu’nun  şehit edildiği bu ülkede, Türk olmadığını, Türklüğü tanımadığını, Türk milliyetçiliğini ayaklarının altına aldığın söyleyen insanlar, yani açıkça Türk düşmanlığı eden insanlar, milyonların rızasıyla devletin başına gelerek bugün Türk Ordusu’nu , Mustafa Önsel’in inanılmaz isabetli benzetmesiyle tam da Mondros felâketindeki   mütareke hükümeti gibi terhis etti. Bu sadece bir örnektir. Yeni askerlik kanunu gibi bir şeyi bu milletin kesinlikle yarısı göleri kapalı ve Türk düşmanlığını,  Türk Ordusu düşmanlığını paylaşarak onaylıyor.

İşi siyasetçilerin sırtına yüklemek işin kolaycılığı. Siyasetçiler arkalarında geniş halk desteği görmedikçe  iş yapamazlar. Bugün Türkiye’de “Andımız” kaldırılabilmiş, resmi  bayramlar yasakalanabilmiş, ülkenin her yerinde adeta bir Kürt işgalindeymişiz gibi Kürtçe PKK propagandaları yapılabildiği günler yaşamışsak bunu yapan siyasetçilerin güvendikleri bir şeyler olmalıdır. Güvendikleri şey de ataları Kurtuluş Savaşı’nda koyunlarına Yunan bayrağı çizen ( Lütfen bkz: “ “Yüzbaşı Selâhattin’in Roımanı”, İlhan Selçuk), askerden kaçan vatan hainlerinin torunlarının kitlesel desteğidir.

Bugün Türkiye geçici bir işgal  hükümetince yönetilmiyor. Çünkü böylesi bir hükümet soyuna, tarihine, şerefine sahip çıkan bir millet tarafından bir şekilde  uzaklaştırılabilir.

Bugün Türkiye, Türklükten nefret eden, Türk düşmanlarına, Türk yasama meclisinin yani  milli egemenliğin  namusunun, mahremiyetinin, kapılarını açan, yabancılaşmış ve hain koskoca bir kitlenin işgali altında yaşıyor.

Bugün artık şunu görmeliyiz: Komşularımızın olası bir savaşta bizi arkadan vurmayacağının hiçbir garantisi yoktur. Komşularımızın Türk Bayrağı’na, Türkçe’ye Türk varlığına, Türk egemenliğine sevgi ve saygı beslediğinin hiçbir garantisi yoktur.

Bugün Türkiye,  Birinci Dünya Savaşı’nda  Türk komşularını Rus birliklerine ve Ermeni çetelerine satan hainlerin ve Türk Ordusu batıda savaşırken İngilizlerle iş çevirerek doğuda Mehmetçik’i şehit eden alçakların, çocuklarının ve torunlarının işgali altındadır.

Türkiye bugün artık bir Türk ülkesi  değildir. Türkiye bugün, kitleleşmiş, örgütlenmiş ve işgalci bir güruhun elindeki “Hainistandır”.

Demokrasi ne işe yarar bilemem ama bugün Türk düşmanlarının ve hainlerin tescilli işgalinin bir aracı olarak iş görüyor.

Hainistan’a hoş geldiniz.





Hiç yorum yok: