30 Temmuz 2019 Salı

Doğu Türkistan Sorununa Çok Kısa Bir Bakış



doğu türkistan çin'e nasıl katıldı? ile ilgili görsel sonucu

Doğu Türkistan’ın Çin’e Sovyet işgal korkusundan dolayı katıldığı bilgisi Sencer İmer tarafından verilmekteyse de işin aslı, 19. YYdan itibaren Doğu Türkistan’ın Çin yayılmacılığının hedefinde olduğudur.

Komünist Çin’i kendi vatanlarından daha fazla benimseyen bir kısım solcularımızın, bir türlü görmeğe yanaşmadığı gerçek, Çin yayılmacılığının , komünist rejimde bile  hiçbir şekilde azalmadığı veya değişmediği.

Çünkü rejimleri değiştirenler de  devletleri kuranlar da daima uluslardır.  Tarih/geçmiş bilincine sahip olup da geleceğe dair hedefler belirleyenler de uluslardır.

Dolayısıyla Doğu Türkistan sorunu, “ Çin egemenliğinin doğallığını kabul ederek, üzerinde  ufak tefek  düzeltmeler yapılması gereken” bir sorun değildir. Doğu Türkistan sorunu,   Çin’in, kadim ve meşru Türk yurdu Doğu Türkistan’ı açıkça  işgali sorunudur. Dolayısıyla da böylesi bir sorun, kendi vatanlarında esir hayatı yaşayan Türk’lere  bir  takım inanç ve ifade hürriyeti hakkı bahşedilerek ya da lütfedilerek çözülemez.

Doğu Türkistan sorunu, doğrudan doğruya Çin’in orada var olmasından ibarettir.

Solcularımızın, ideolojileri gereği bir “üst yapı/burjuva kurumu” olarak görerek “vatanı”  küçümseyebilmeleri ihtimaline rağmen Doğu Türkistan, Türkiye’den ayrı  görülemeyecek bir Türk vatanıdır.

Bunun yanı sıra  Çin’in yayılmacılığı ve “emperyalizmi”  rejimini değiştirmesine rağmen ortadan kalkmamıştır. Şimdi özellikle Maoculara sormak istediğim soru şudur: “ Madem Çin kendisini emperyalizmden,  komünizm ile kurtarmıştır, neden yıktığı emperyalist rejimin işgal ettiği topraklardan çekilmemiştir?”

Cevap aslında basittir. Solcularımızın kahir ekseriyeti, dünyanın “ideoloji” denen öküzün boynuzlarının üstünde durduğunu sanmaktadır. Oysa dünya, ulusların, ulusal menfaatleri ve tarih  bilinçlerinin ekseninde dönmektedir.

Dolayısıyla  “Doğu Türkistan’daki Türk’lerin durumlarını iyileştirmek için Çin’le dostane ilişkiler kurmak” pısırıklığı bizi hiçbir yere götürmez. Yapılması gereken -ki bunun  başımızda vatansever Türk yöneticilerin olması gerekir-  Çin’in Doğu Türkistan’da işgalci olduğunun, Doğu Türkistan’ın, Çin’in tarihi bir  parçası olmadığını tekrarlamaktır.

Peki hela ibriğimize kadar Çin’den ithal ederken bunu neden söylemeliyiz?

Bunun de cevabı basit. Çin asla Doğu Türkistan sınırında kalmak istememektedir.  Doğuda olduğu kadar batıda da kendisine bir deniz kıyısı edinmek istemektedir.  Bu yüzden de  sürekli Orta Asya komşu ülkelerinin topraklarını azar azar kemirmekte, sınır ihlallerini  ilerletmekte, vatandaşlarının Orta Asya’da gayrı menkul almasını teşvik etmekte, Orta Asya pazarlarına sürekli vatandaşlarını sokmakta, bölgede Çince’nin kullanımını yaygınlaştırmağa çalışmaktadır.

Rejimi ne olursa olsun Çin, dünyanın en tehlikeli emperyalist ülkesidir. Büyük nüfusu, yayılmacılığının en öneli unsurudur.

Bu yüzden de Doğu Türkistan, Çin yayılmacılığına ve yok ediciliğine karşı uygar dünyanın  en önemli müdafaa hattıdır. Eğer Doğu Türkistan bağımsız olmaz ve diğer Türk devletlerince de desteklenmezse Çin burayı batıya doğru  bir  sıçrama tahtası olarak kullanacaktır ve onu hiç kimse engelleyemeyecektir.

Doğu Türkistan, Çin vahşi emperyalizminin önünü kesebilecek  tek güç olan Türk cesaretinin son kalesidir.

Bu yüzden de mütemadiyen, onun bağımsızlığının sağlanması için çalışmak Türkiye Türk’lerinin en önde gelen vazifelerindendir.




Hiç yorum yok: