Atatürkçülük, ne yazık ki
mensupları arasında objektif bir tanıma
ulaşamamış bir düşünce. Bu, onun kötü ya da anlamsız olduğunu göstermiyor.
Atatürkçülük, mensupları
arasında, hangi konuda anlaşıldığı veya ortaklaşıldığı ile değil de daha ziyade
hangi konuya karşı olunduğu ile tanımlanan bir düşünce. Atatürkçülük, genellikle “ İnsanların
ırkıyla, kökeniyle ilgilenilmeden Atatürk etrafında uzlaşılması gerektiği”
şeklinde kabaca tanımlanan bir düşünce. Eskiden “Atatürk milliyetçiliğinden”
bahsedilirdi ama sanırım Atatürkçülerin
genel olarak “sol” kamptan olması , ideolojilerinin temelindeki
Marxist-enternasyonalist felsefe yüzünden, “milliyetçilik” teriminden
caymalarına yol açtı. Artık Atatürk, “milliyetçilikle” ilgilendirilmeksizin
anılıyor.
Artık DHKP/C, TİKKO yandaşlığına
kadar uzanan bir sol çizgideki insanlar dahi Atatürkçülükten bahsedebiliyor;
ama Atatürkçülerin Türk Ulusu’nu ilgilendiren bir “milliyetçilikten” özenle kaçındığı da bir gerçek.
Atatürk, üzerinde, daha ziyade
lâiklik, inkılâpçılık/devrimcilik ve halkçılık ile uzlaşılan “millet üstü” bir
hümanist barış figürü olarak sunuluyor.
Böylece Atatürk aslında “Türklük
gibi ilkel ve savaşkan bir kimliği” çok aşan bir uygarlık figürü oluveriyor.
Onun “devrimleri” uluslaşmayla
uygarlaşmayı ilişkilendiren birer gelişme çabası olmaktan çıkarılıp derhal ucuz birer Marksist işporta Bolşevizmi haline getiriliveriyor. “Devrim” kelimesinin
bu kadar ucuzlatılmasının ve değersizleştirilmesinin en büyük sebebi, Bolşevik fırsatçılığından
ve şiddetinden başka bir şey olmayan Leninist iç savaş taktikleri ile Atatürk’ün
ulusal uygarlaşma projelerinin sol tarafından aynı kefeye konmasıdır.
Atatürk’ün, Türklükle ilgisi görmezden geliniyor.
Bu gün Atatürkçülük, DHKPC’den
PKK'ya uzanan enternasyonalist sol terör kampının
bariz bir baskısı altında. Atatürkçü denen kesimden, üniversitelerdeki Türk
düşmanı sol terör koalisyonuna karşı maalesef hiçbir tepkinin gelmemesi bunun
sanırım en büyük delili. Yanılıyor da
olabilirim ama PKKlıların dahi “solun cici çocukları” olarak görülmesi, Soner
Yalçın gibi “ulusalcı” görünümlü pek çok popüler “Atatürkçü” yazarın
üniversitelerdeki, Doğu ve Güneydoğu’daki açıkça Kürt etnik ırkçısı Marksist
terör ve ihanet odaklarını vs “Türk olarak” lanetlemiyor olması düşündürücü ve
üzücü.
Atatürk’ü Türksüzleştirme merakının en bariz aklayıcılarından biri de “emperyalizm”
terimi. Bu terim, Atatürk’ü aslında Türklük için değil de “sosyalist ulusal sorun” için çarpışan bir tür hümanist Bolşevik
kahramanına çevirmek arzusunun ifadesi.
Sol bu terim üzerinde, Türk’ün asli yüceliğini bir kenara bırakıp onu
yoksul ve sömürülmüş bir Ortadoğu “halkı” gibi göstermek için duruyor. Böylece konu, “Kürt ezilmişliğine” ve Türk
ulusal bağımsızlık mücadelesi üzerinden de “Kutsal Kürt isyanına” bağlanabiliyor. CHP gibi “ulusal”
bir partinin nasıl enternasyonalist bir Kürtçülük merkezi haline geldiğini
merak ediyorsanız Atatürkçülüğün
Marksist bakış açısıyla nasıl çarpıtıldığını görmeniz yeterlidir.
Atatürkçüler galibe ne yazık ki
Türk uluslaşma sürecini “Türk olarak” okumak ve öğrenmek yerin kendilerine enternasyonalist hümanist bir Marksist urbayı daha uygun görüyor.
Ama Atatürk’ü Marksist-Leninist
hele de meselâ Soner Yalçın’ın parmak hesabı ekonomik diyalektik fizyokrasisi
ile açıklamak mümkün değil. Atatürk’ü anlamak ancak Türk’ü tanımak ve anlamak
ile mümkün.
Atatürkçülük, “Türk” adını
merkeze almalıdır. Atatürk’ü büyük Türk kültürünün ve tarihinin bir parçası
olarak görmelidir. Atatürk’ün, büyük Türk tarihinin bir parçası olduğu
anlaşıldığında, onun bu yüce milleti hangi şartlarda ve hangi bilinçle kurtardığı
en doğru şekilde anlaşılacaktır.
Atatürkçülük, Marksizmle ve solun
çeşitli fantezileriyle fazlasıyla zaman kaybetmiştir. Şimdi Türk’ü yeniden
keşfetmek zamanıdır.
5 yorum:
"Atatürkçülük, Marksizmle ve solun çeşitli fantezileriyle fazlasıyla zaman kaybetmiştir. Şimdi Türk’ü yeniden keşfetmek zamanıdır." İşin bam teli burası.
Eksik olmayın Selcen Hanım. Titiz okumanız ve yorumlarınız için teşekkürler. her zaman bekliyoruz. Saygılar.
Birer papaz okulu olarak kurulmuş nice Amerikan ve İngiliz üniversitesi, zamanla birer ATATÜRKÇÜLÜK OTAĞI hâline, Gülen gibi aymaz papazlar yüzünden gelmiştir. Bu bakımdan F.Gülen, ATATÜRKÇÜ değilse bile, “Kemalizm'in faydalı budalası” sayılmalıdır [bkz: “Nobel alma ihtimalim var, tutuklu kalamam” (2 sütun üzerine) başlıklı haberi, Cumhuriyet gzt., İmtiyaz Sahibi Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yazıişleri Müdürü ‘Sorumlu’ Faruk Eren, ISSN 977-1300-0934, Yıl 93 Sayı 33516, Çarşamba 12 Temmuz 2017, Baskı DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt İstanbul, s.5].
Hoşgeldiniz efendim.
Tespitiniz son derece ilginç. Akla "Atatürkçülük, sosyal gerçeklerle veya hayal edilmiş ulusal gerçeklikle uyumlu mudur?" sorularını getiriyor.
Gülen'in kullanışlı budala olması ise kulağa biraz fazlaca komplo teorisi gibi geliyor. Gene de mevcudu, bize dayatıldığı gibi değil de daha farklı yorumlamamız ve görmemiz için ufkumuzu açıyor, yorum için teşekkürler ve saygılar.
Her zaman bekliyorum.
Beğendi iseniz, alın bir tane t.e.s.p.i.t daha: «ATATÜRKÇÜLÜK tehlikesi ile kıyaslandığında, “İslamî terör”, bir sivrisinek vızıltısı (ing. nuisance) sayılmalıdır» diyor kapitalist üst-akıl.. [bkz: (-1-) http://www.hurriyet.com.tr/bati-icin-buyuk-tehlike-kemalizm-7938409 ve (-2-) Martin Wolf, “A clash of civilisations or community?” (title over 2 columns) Economics comment, © The Financial Times Limited 2017 No.39,522, Wednesday 12 July 2017, p.9].
Yorum Gönder