Günlük yorumlardan edindiğim
izlenime göre bu ülkede bizim Türk ve egemen olarak yaşamamız, hümanistler
tarafından zaten çoktan gayri meşru bir şey olarak damgalanmış.
"Yeni hümanistler" hem bu ülkede medeniyeti ve hukuku
arzulayıp hem de bunu Türksüz gerçekleştirmeyi hayal eden insanlar.
“Yeni hümanistler” Türkiye’ye
özgü, vatansız, değersiz ( değer yargısız) normsuz, köksüz “insan savunucuları”. Onları “yeni” kılan şey, Türk kimliğine karşı
sözde insanlık adına duydukları inanılmaz öfke ve nefret. Öfke ve nefretlerini “insani
bir amaç” için meşrulaştıran türeme bir
grup.
Aslına bakılırsa şu anda Türkiye üç “faşist sapkınlığın” egemenliği
altında: Siyasal İslâmcılık, Kürtçülük ve “hümanizm”.
Bu üçünü nasıl “faşizm” diye nitelediğime şaşacaklardır eminim; ama aslında
olay basit:
Bu üç akım da kendilerine ortak bir öfke ve nefret objesi olarak
Türklüğü seçmiş durumdalar. Türklük, onlara göre silâhlı veya silâhsız şekilde ortadan
kaldırılması gereken “insanlık dışı” bir kavram. Bu yüzden Kürt etnikçiliği ve siyasal
İslâmcılık, Türk siyasal egemenliğini silâhlı eylemleri için sürekli bir bahane olarak gösterirken “yeni hümanizm”
de onu, insanlık adına duyduğu sözde
meşru bir öfkenin sebebi olarak sunuyor.
Bu üçünün de ortak noktası hareketlerindeki
ölçüsüz öfke ve nefret. “ Faché” Fransızca’da
kızgın, öfkeli anlamına geliyormuş.
Faşizmi salt ekonomik ilişkiler yönünden
tanımlamaya kalkmak bu yüzden
biraz yetersiz. Faşizm, özünde mülkiyetle
falan ilgili değil. Faşizm özünde, öfke
ve nefretle ilgili. Faşizm, öfkenin ve nefretin resmi rejiminden başka bir şey
değil.
Bugün Türkiye’de Türk adına duyulan resmi ve gayri resmi bir nefret mevcut. Bu nefret öylesine büyük ki Türk millî egemenliğini, etnik terörün silâhlı
kalkışmasına karşı savunmak bile artık gayri meşru sayılabiliyor. Buradaki “satır arası” patoloji çok çok
düşündürücü.
Ülkenin sözde barış yanlısı akademisyenleri, “aydınları” vs, Türkiye’de
Türk adına karşı öyle öfke ve nefret dolu ki onun karşısındaki her türlü
silâhlı, silâhsız ihanet odağını derhal meşrulaştırabiliyor,
aklîleştirebiliyor.
İşte bu ölçüsüzlük, bu öfke ve nefret aslında “yeni hümanistleri”,
dincileri ve Kürtçüleri bir “hümanistofaşizm” asgari müştereğinde bir araya
getiriyor. Böylece “hümanizm” yepyeni
bir “öfke ve nefret egemenliği rejiminin” manifestosu haline geliyor.
Hümanizmin Türk düşmanlığı, Türk adının ortadan kaldırılmasının insanlığın
huzuru için gerekli olduğu fikriyle ortaya çıkıyor. Bu gün yeni anayasa hayalleri
kuran, dinci ve Kürtçü saldırgan kampın hukuksal araç kutusunun, “hümanist
hukukçularca” oluşturulması, bu yüzden tesadüf değil.
Hümanistofaşizm yeni bir dünyevi taassup olarak dinleşiyor ve kendini
tartışılmaz kılıyor ki asıl faşizm budur. Türkiye solcuların romantik
cehaletlerinin çok ötesinde ve içinden
çıkılması çok daha güç bir faşist rejime doğru tam da Türk düşmanı
hümanistlerce sürükleniyor.
İşte karşımızdaki en büyük tehlike bu.
4 yorum:
Sn. Çelik bu güzel yazı için teşekkürler, aklına ve yüreğine sağlık..
Ben teşekkür ediyorum . Her zaman bekliyorum. Selamlar, saygılar.
Hümanistofaşizm mi yoksa HÜMANİSLAMOFAŞİZM mi demeli acaba.İşin o boyutu da var
Vallahi bu terim bence Türk düşmanı her ayrımcı rejim için kullanılabilir o bakımdan özel bir İslam vurgusu yapmadık. Dikkatli ve özenli okumanız için teşekkürler efendim. Arayı soğutmayalım lütfen. Sağlıcakla.
Yorum Gönder