18 Ocak 2016 Pazartesi

Bizi Bekleyen Rejim: Hümanistofaşizm


Günlük  yorumlardan edindiğim izlenime göre bu ülkede bizim Türk ve egemen olarak yaşamamız, hümanistler tarafından zaten çoktan gayri meşru bir şey olarak damgalanmış.

"Yeni hümanistler" hem bu ülkede medeniyeti ve hukuku arzulayıp hem de bunu Türksüz gerçekleştirmeyi hayal eden insanlar.

“Yeni hümanistler”  Türkiye’ye özgü, vatansız, değersiz ( değer yargısız) normsuz, köksüz  “insan savunucuları”.  Onları “yeni” kılan şey, Türk kimliğine karşı sözde insanlık adına duydukları inanılmaz öfke ve nefret. Öfke ve nefretlerini “insani bir amaç” için  meşrulaştıran türeme bir grup.

Aslına bakılırsa şu anda Türkiye üç “faşist sapkınlığın” egemenliği altında: Siyasal İslâmcılık, Kürtçülük ve “hümanizm”.

Bu üçünü nasıl “faşizm” diye nitelediğime şaşacaklardır eminim; ama  aslında  olay basit:

Bu üç akım da kendilerine ortak bir öfke ve nefret objesi olarak Türklüğü seçmiş durumdalar. Türklük, onlara göre  silâhlı veya silâhsız şekilde ortadan kaldırılması gereken “insanlık dışı” bir  kavram. Bu yüzden Kürt etnikçiliği ve siyasal İslâmcılık,  Türk siyasal egemenliğini  silâhlı eylemleri için sürekli  bir bahane olarak gösterirken “yeni hümanizm” de onu, insanlık adına duyduğu  sözde meşru bir öfkenin sebebi olarak sunuyor.


Bu üçünün de  ortak noktası hareketlerindeki ölçüsüz öfke ve nefret. “ Faché”  Fransızca’da kızgın, öfkeli anlamına geliyormuş.  Faşizmi salt ekonomik ilişkiler yönünden  tanımlamaya  kalkmak bu yüzden biraz yetersiz. Faşizm,  özünde mülkiyetle falan ilgili değil. Faşizm özünde,  öfke ve nefretle ilgili. Faşizm, öfkenin ve nefretin resmi rejiminden başka bir şey değil.

Bugün Türkiye’de Türk adına duyulan resmi ve gayri resmi  bir nefret  mevcut. Bu nefret öylesine büyük ki Türk  millî egemenliğini, etnik terörün silâhlı kalkışmasına karşı savunmak bile artık gayri meşru sayılabiliyor.  Buradaki “satır arası” patoloji çok çok düşündürücü.

Ülkenin sözde barış yanlısı akademisyenleri, “aydınları” vs, Türkiye’de Türk adına karşı öyle öfke ve nefret dolu ki onun karşısındaki her türlü silâhlı, silâhsız ihanet odağını derhal meşrulaştırabiliyor, aklîleştirebiliyor.

İşte bu ölçüsüzlük, bu öfke ve nefret aslında “yeni hümanistleri”, dincileri ve Kürtçüleri bir “hümanistofaşizm” asgari müştereğinde bir araya getiriyor. Böylece “hümanizm” yepyeni  bir “öfke ve nefret egemenliği rejiminin” manifestosu haline geliyor. Hümanizmin Türk düşmanlığı, Türk adının ortadan kaldırılmasının insanlığın huzuru için gerekli olduğu fikriyle ortaya çıkıyor. Bu gün yeni anayasa hayalleri kuran, dinci ve Kürtçü saldırgan kampın hukuksal araç kutusunun, “hümanist hukukçularca” oluşturulması, bu yüzden tesadüf değil.
Hümanistofaşizm yeni bir dünyevi taassup olarak dinleşiyor ve kendini tartışılmaz kılıyor ki asıl faşizm budur. Türkiye solcuların romantik cehaletlerinin çok ötesinde  ve içinden çıkılması çok daha güç bir faşist rejime doğru tam da Türk düşmanı hümanistlerce  sürükleniyor.

İşte karşımızdaki  en  büyük tehlike bu.




4 yorum:

BengBoz dedi ki...

Sn. Çelik bu güzel yazı için teşekkürler, aklına ve yüreğine sağlık..

Afşar Çelik dedi ki...

Ben teşekkür ediyorum . Her zaman bekliyorum. Selamlar, saygılar.

selcen dedi ki...

Hümanistofaşizm mi yoksa HÜMANİSLAMOFAŞİZM mi demeli acaba.İşin o boyutu da var

Afşar Çelik dedi ki...

Vallahi bu terim bence Türk düşmanı her ayrımcı rejim için kullanılabilir o bakımdan özel bir İslam vurgusu yapmadık. Dikkatli ve özenli okumanız için teşekkürler efendim. Arayı soğutmayalım lütfen. Sağlıcakla.