Adına ister “sentez” deyin ister “ülkü” , Türk-İslâm terkibi, Türk milliyetçilerinin
fikrî hareketlerini kısıtlamaya, vicdanlarını uyuşturmaya devam ediyor.
Müslüman Türk devletleri, diğer
bütün devletler gibi kendi egemenlik alanlarında halkın vicdanın desteğini almak ve
egemenliklerine tartışılmaz bir meşruiyet kazandırmak için sürekli “inanç
önderliği” rolüne soyunmuşlardır.
Bu devletlerin içinde sadece Türk devletleri, samimi bir dinî heyecanla fetihler yapmışlardır. Burada dikkat edilmesi gereken şu: Ne olursa
olsun Türk devletleri birer din devleti olmamışlar.
Yani devlet idaresinde genel
ahlâkî prensiplerin kaynağı olarak dini görmekle beraber, devlet yönetimini din
profesyonellerini eline veya aklına bırakmamışlardır.
Buna dikkat çekmemizin
sebebi şu: Her şeyi tarihten kaynaklandırmak arzusuna karşılık o devrin
kendi şartları içinde dine bakışı kısaca özetlemek…
Dolayısıyla Türk Milleti’nin,
Müslüman mileltler arasında samimi inancı ve akılcı devlet yönetimi ile önde
olmak dışında herhangi bir “Türk-İslâm” ideolojisi falan olmamıştır.
Bunun sebebi de şudur ki Türk’ler
Müslüman toplumlar içinde en geniş coğrafyalara
yayılmış, imparatorluk ölçüsünde devlet tecrübesi en fazla olan ve
milletleşme sürecinde en ileri gitmiş toplumdur.
Bugün bir ideolojiymiş gibi
sunulan Türk İslâm Ülküsü veya sentezi fikri ise Türk’leri Emevi Arapları gibi
her şeyi dine dayandırmaya çalışan, Arapça bilmeyen bir tür ikinci sınıf Arap toplumu gibi kabul etmekte…
Türk İslâm ülküsü denen düşünce
Türk’ün örfünde yer almayan bir hayalî şeriat devleti özleminin Türk’e
giydirilme çabasından başka bir şey değil. Nitekim Türk-İslâm terkibini savunanların içinde türban aşırılığının,
cemaatçilik ve tarikatçılık fitnelerinin ne kadar kolay filizlendiği de bilinen
bir gerçek.
Türk-İslâm denen fikrin iki
zararlı özelliği var:
Bunlardan biri aşırıcılığı,
diğeri ise kesin inanca dayalı fikirsizliği….
Aşırıcılığı, dini hayatın her
sahasında egemen kılmak düşüncesini, “ülkü” sanmasından ve günlük hayatta
uyguladığı Arap örflerini de dinin kendisinden saymasından kaynaklanıyor.
Böylece günlük hayatta din
profesyonellerine danışılmadan hiçbir adım atmamak taassubu ve paranoyasıyla Türk
İslâm Ülküsü fikri, başörtülü, çarşaflı ikinci sınıf eksik akıllı kadınlar yaratmak ve
onların toplumdan uzaklaştırmak aşırıcılığını milliyetçiliğin gereği sanıyor.
Aşırıcılığı, ferdi tanımamak ve ferdi herhangi bir şeyhin, şıhın, imamın veya
parti liderinin harcadığı, irade yoksunu bir üye haline getirmek tavrıyla da su
yüzüne çıkıyor.
Türk-İslâm fikrinin, ferdin aklına slogan uydurmak
dışında ki aslında bu bile teşkilat eliyle yapılır, hiçbir yaratıcı yetki
tanımaması, onun üstelik övündüğü yok edici bir diğer özelliği. Bu özelliği de
dini Arap/Emevî siyasal İslâmı’nın gelenekleşmiş algısından kaynaklanıyor.
Böylece Türk-İslâm ülküsü milliyetçiliğinin fikri yönünü ferdî zekâlardan yetkinliği tartışmalı popülist
ve fırsatçı siyaset esnafının eline bırakıyor. Siyasetçilerin halktan oy almak
dışında gerçekten fikir üretip
üretmediği son derece tartışmalı. Türk
İslâm ülküsü , fikri ve entelektüel namusu, fertlerin gerçek vicdanlarından
alıp bu gün dediğinden yarın caymakta beis görmeyecek oy avcılarının eline teslim etmekte beis
görmüyor. Bir de bunu “Lider doktrin teşkilât” gibi içeriksiz sloganlarla ciddi
bir fikirmiş gibi milliyetçilere dayatabiliyor.
Türk İslâm Ülküsü savunucuları, “hayırda
yarışmayı”, dindarlıkta yarışmak şeklinde anlayan, dinî sembolleri göstermekte
aşırılığa gitmeyi dindarlık sayan ve bu açıdan, ülkemizi bir fitne batağına
sürükleyen siyasal dinçlerden pek de farklı olmayan bir grup. İşin kötüsü bu grup Türk milliyetçiliğinin
siyasetinden matbuatına kadar her aşamasında
hâkim.
Türk İslâm Ülküsüne göre sıradan
Müslüman olmak diye bir şey yok. Türk İslâm ülküsünün aşırılığı, insanı
günahsız ve otoriteye itaatkâr kılmak isteyen Emevî manipülatif zorbalığının Türk adıyla etiketlenmiş hali…
Bu haliyle milliyetçileri
uyuşturan afyonlaştırılmış bir din telâkkisi…
Türk İslâm Ülküsü denen dinci aşırılık,
Türk Milleti’nin vicdanına sokulmuş kıvrık bir Arap hançerinden başka bir şey
değil. Bu hançer Türk Milleti’nin aklından ve vicdanından çıkarılmadıkça beyni,
din adına hurafelerle uyuşturulmuş bir toplum olarak riya ve cehaletin peşinden yok oluşa gitmemiz
işten bile değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder