15 Ekim 2012 Pazartesi

Türk İslâm Ülküsü Hurafesiyle Nereye Kadar?


Adına ister “sentez” deyin ister “ülkü”  , Türk-İslâm terkibi, Türk milliyetçilerinin fikrî hareketlerini kısıtlamaya, vicdanlarını uyuşturmaya devam ediyor.

Müslüman Türk devletleri, diğer bütün devletler gibi kendi egemenlik alanlarında  halkın vicdanın desteğini almak ve egemenliklerine tartışılmaz bir meşruiyet kazandırmak için sürekli “inanç önderliği”  rolüne soyunmuşlardır.

Bu devletlerin içinde  sadece Türk devletleri, samimi bir  dinî heyecanla fetihler yapmışlardır.  Burada dikkat edilmesi gereken şu: Ne olursa olsun Türk devletleri birer din devleti olmamışlar.

Yani devlet idaresinde genel ahlâkî prensiplerin kaynağı olarak dini görmekle beraber, devlet yönetimini din profesyonellerini eline veya aklına bırakmamışlardır.

Buna dikkat çekmemizin sebebi  şu: Her şeyi tarihten  kaynaklandırmak arzusuna karşılık o devrin kendi şartları içinde dine bakışı kısaca özetlemek…

Dolayısıyla Türk Milleti’nin, Müslüman mileltler arasında samimi inancı ve akılcı devlet yönetimi ile önde olmak dışında herhangi bir “Türk-İslâm” ideolojisi falan olmamıştır.

Bunun sebebi de şudur ki Türk’ler Müslüman toplumlar içinde en geniş coğrafyalara  yayılmış, imparatorluk ölçüsünde devlet tecrübesi en fazla olan ve milletleşme sürecinde en ileri gitmiş toplumdur.

Bugün bir ideolojiymiş gibi sunulan Türk İslâm Ülküsü veya sentezi fikri ise Türk’leri Emevi Arapları gibi her şeyi dine dayandırmaya çalışan, Arapça bilmeyen  bir tür ikinci sınıf Arap toplumu gibi  kabul etmekte…

Türk İslâm ülküsü denen düşünce Türk’ün örfünde yer almayan bir hayalî şeriat devleti özleminin Türk’e giydirilme çabasından başka bir şey değil. Nitekim Türk-İslâm  terkibini savunanların içinde türban aşırılığının, cemaatçilik ve tarikatçılık fitnelerinin ne kadar kolay filizlendiği de bilinen bir gerçek.

Türk-İslâm denen fikrin iki zararlı özelliği var:

Bunlardan biri aşırıcılığı, diğeri ise kesin inanca dayalı fikirsizliği….

Aşırıcılığı, dini hayatın her sahasında egemen kılmak düşüncesini, “ülkü” sanmasından ve günlük hayatta uyguladığı Arap örflerini de dinin kendisinden saymasından kaynaklanıyor. Böylece günlük hayatta  din profesyonellerine danışılmadan hiçbir adım atmamak taassubu ve paranoyasıyla Türk İslâm Ülküsü fikri, başörtülü, çarşaflı  ikinci sınıf eksik akıllı kadınlar yaratmak ve onların toplumdan uzaklaştırmak aşırıcılığını milliyetçiliğin gereği sanıyor. Aşırıcılığı, ferdi tanımamak ve ferdi herhangi bir şeyhin, şıhın, imamın veya parti liderinin harcadığı, irade yoksunu bir üye haline getirmek tavrıyla da su yüzüne çıkıyor.

Türk-İslâm  fikrinin, ferdin aklına slogan uydurmak dışında ki aslında bu bile teşkilat eliyle yapılır, hiçbir yaratıcı yetki tanımaması, onun üstelik övündüğü yok edici bir diğer özelliği. Bu özelliği de dini Arap/Emevî siyasal İslâmı’nın gelenekleşmiş algısından kaynaklanıyor. Böylece Türk-İslâm ülküsü milliyetçiliğinin fikri yönünü  ferdî zekâlardan yetkinliği tartışmalı popülist ve fırsatçı siyaset esnafının eline bırakıyor. Siyasetçilerin halktan oy almak dışında  gerçekten fikir üretip üretmediği  son derece tartışmalı. Türk İslâm ülküsü , fikri ve entelektüel namusu, fertlerin gerçek vicdanlarından alıp bu gün dediğinden yarın caymakta beis görmeyecek  oy avcılarının eline teslim etmekte beis görmüyor. Bir de bunu “Lider doktrin teşkilât” gibi içeriksiz sloganlarla ciddi bir fikirmiş gibi milliyetçilere dayatabiliyor.

Türk İslâm Ülküsü savunucuları, “hayırda yarışmayı”, dindarlıkta yarışmak şeklinde anlayan, dinî sembolleri göstermekte aşırılığa gitmeyi dindarlık sayan ve bu açıdan, ülkemizi bir fitne batağına sürükleyen siyasal dinçlerden pek de farklı olmayan bir grup.  İşin kötüsü bu grup Türk milliyetçiliğinin siyasetinden matbuatına kadar her aşamasında   hâkim.

Türk İslâm Ülküsüne göre sıradan Müslüman olmak diye bir şey yok. Türk İslâm ülküsünün aşırılığı, insanı günahsız ve otoriteye itaatkâr kılmak isteyen Emevî  manipülatif  zorbalığının Türk adıyla etiketlenmiş hali…

Bu haliyle milliyetçileri uyuşturan afyonlaştırılmış bir din telâkkisi…

Türk İslâm Ülküsü denen dinci aşırılık, Türk Milleti’nin vicdanına sokulmuş kıvrık bir Arap hançerinden başka bir şey değil. Bu hançer Türk Milleti’nin aklından ve vicdanından çıkarılmadıkça beyni, din adına hurafelerle uyuşturulmuş bir toplum olarak  riya ve cehaletin peşinden yok oluşa gitmemiz işten bile değil.


Hiç yorum yok: