14 Nisan 2009 Salı

Niye Türkü Dinlerim?



Niye türkü dinlerim?
Bu soruya verilecek pek çok cevap var…
Belki çocukluktan, kulağımın bu müzikle dolmasından, terbiye edilmesinden…

Bu basit bir şartlanma gibi görünebilir. Ne var ki diğer müzik türlerini de dinledikten sonra Türk Halk Müziğinden daha fazla zevk almamın başka bir sebebi var sanırım.

İnsanoğlu şüphesiz pek çok konuda birbirine benzer, müzik üretmemiş, edebiyat yaratmamış hiçbir toplum yoktur. Bundan dolayı varoluşun her ifadesi bize sıcak gelir, içimizi ısıtır. Bundan dolayı sanat bizi birbirimize yakınlaştırır, aşılamayacak farklılık olmadığı duygusunu içimizde uyandırır.

Gene de her yiğidin bir yoğurt yiyişi var.

Her milletin “türküsü” kendi dağından taşından aşmış, kendi çalısına dolaşmış, kendi pınarından su içmiştir. Her türkü kendisinin yakanın yandığı güneşte yanmıştır. Dolayısıyla her türkü kendi tınısını, doğduğu yerden ve yürekten alır. Hal böyle olunca her milletin varoluş ifadesi kendine göre akseder şu kadim semada.

Niye türkü dinlerim?

Çünkü her türkü bana “Dedeler’de” soluklanmış dedelerimin sözlerini, gülüşlerini, varoluşumun kökenlerini hatırlatır. Bana kendi toprağımın devedikeninin rengini gösterir.

Çünkü Toros’ların yazın tembelleşen çaylarından, Gevaş’ın mağrur Selçuklu mezar taşlarına kadar her yerde var olduğumu söyler.

Çünkü türkü, benden olan, beni var edenlerin kalp atışlarından süzülmüştür. Çünkü türkü, insanlık ailesinde “Ben de varım!” diyebilmektir.

Niye türkü dinlerim?

Var olmanın sevincini duymak için… Başka ne için olsun?


6 yorum:

Sirkencubin dedi ki...

eline sağlık, varolasın ağam...

niye türkü dinlerim?

her müzik parçası bir yere götürür insanı. gayda dinleyip "highland" safası yapmak da güzeldir, shamisen dinleyip kyouto'da kiraz çiçeği seyranına çıkmak da güzeldir ve lâkin bir bizim bağrı yanık bağlama eve getirir beni. ana kucağı, baba ocağı dediğim, huzur ve sükûn dediğim, duyduğumda gözümü kısıp "şükür olsun, evdeyim" dediğim iki ses vardır, biri ezan, biri türkü.

türkü damarlarımda dolaşır, türkü ciğerlerime dolar, türkü iliklerime siner. türkü bana rüzgarda savrulan başıboş bir yaprak olmadığımı, kökleri arzın derinlerine uzanan koca bir ağacın dalı olduğumu söyler. türkü beni tabiata bağlar, eşime dostuma, ecdadıma, gelecek nesillere bağlar. türkü kulaklıtaşdır, tarhana aşıdır, emmimdir, ninemdir, köşküdür, yerevdir, kara çuldur, alacıktır, yayla deresidir... türkü kümbettir, nal izleridir, ertuğrul beğdir, eski yurttan yeni yurda göç yüküdür... türkü yemendir, çanakkaledir, hilâldir, urumeli'nde kalmış bir göz, kerkük'te kesilmiş bir koldur...

türkü benim derdimdir, derdimi bilenin derdidir, derdiyle dertlendiğimin derdidir, dünden yarına benliğimdir, kimliğimdir, zamanda ve mekanda yerimdir. söğüt'te ben vardım, tuna boylarında ben dolaştım, karakuzu'yu geçince esen rüzgâr benim, zevli yârim, ardıç yârenim, yerim de belli benim, yurdum da belli, kaç asırdır şu kölgede bağdaş kurup oturan hep benim, ırabbım zeval vermesin...

Afşar Çelik dedi ki...

Amin hocam, daha ne diyeyim?!Aklına, diline sağlık!

selcen dedi ki...

Afşar Bey,
Sirkencubin öyle bir mensur şiir yazmış ki,onu bu yorum köşesine hapsetmek cinayetdir.Yazı olarak sıraya girmelidir.Lütfen.Selamlar.

Afşar Çelik dedi ki...

Sirekci'de balık ekmek mi satmak istiyor bilmiyorum ama hoca zaten köşenin kadrolu yazarıydı.

Gene davet ediyoruz, herhalde vakit bulamıyor?

Yoksa "tükânın" sahiplerinden olduğunu biliyor.

Yaren dedi ki...

Afşar Bey ne güzel ifade etmişsiniz türkülere olan -ne diyeyim, sevda diyeceğim biraz arabesk kaçacak- ilginizi. Sizi yazılarınızdan tanıdığım kadarıyla Orhan Hakalmaz ya da Kubat tarzı türkü yorumlarını sevmezsiniz sanıyorum. böyle bir fikre vardım nedense. Yanılıyor muyum?

Afşar Çelik dedi ki...

Yaren Bey, hoşgelmişsiniz. Tabii doğal olarak bahsettiğiniz icracıların da icraına "yorum" demek icap ediyor da...

Kulağı beslemekle mideyi beslemek arasında pek fark yoktur.

Ümit Tokcan dinlerken ruhunuzundinlendiğini, varoluşunuzun "inceldiğini", hassasiyetinizin arttığını hissedersiniz. Gerçek icracılar,şişkinlik yapmayan ama susuzluğunuzu gideren kaynak suları gibidir.

Kubat vs dinlerken ise adeta midenizin şiştiğini hissedersiniz, ruhunuz yorulur, kulağınız "aşınır"..... Fark bu...

Sırf "ses" olsun diye "müzik" dinlemek kanaatimce, boyalı gıda maddesi yemek kadar zararlı.

Fazla mı kaba kaçtı benzetmelerim bilmiyorum ama?

Gene gelin, özletmiştiniz kendinizi...