10 Haziran 2021 Perşembe

Türkiye’de Barışın Dili Nedir?

 


Türkiye’de uzun yıllardır  gevelenen bir  terim var: "Barışın dili…"

 

Önce “düşman” ya da “ düşmanlık” terimleri hakkında biraz düşünmeliyiz.

 

Düşman, “bireysel ya da toplumsal  varlığımızın kendisine ya da va
roluş biçimimize karşı çıkan insan ya da kurum” demektir. Herhangi biri ya da herhangi bir kurum bizim var olmamamız gerektiğini ya da “istediğimizi gibi var olamayacağımızı” söylediğinde bize düşmanlık ediyor demektir.

 

Düşman denen varlığın, varoluşumuza  fiilen müdahale etmesi de “savaş” demektir.

 

Hal böyle oluna, Türkiye Cumhuriyeti’ne kati, terörist vs diyenler bu ülkede  vatandaşlık haklarından kaynaklanan  ifade hürriyetinin arkasına sığınarak  Türk Milleti’ne düşmanlık  etmişlerdir ve  düşmanlık etmektedirler.

 

Türkiye’de “kirli” bir savaşın sürdürüldüğünü söyleyen Kürtçüler aslıda doğru söylemektedirler. Çünkü Türk’ten ayrı bir ulusun Türkiye’de egemen olması gerektiğini iddia ederek silâha sarılmak düşmanlık etmek ve açıkça Türk Milleti ile savaşmaktır. Sorun şudur ki bu düşmanlık “vatandaşlık haklarının” kötüye kullanımını, temel hakların istismarını içerdiği içindir ki Kürtçüler Türkiye’de fevkalâde kirli ve alçakça bir savaş  yürütmektedir. Bu “kirli savaşın” Türk Milleti  tarafından” savaş olarak adlandırılmaması, bir “iç savaş” durumunun önüne geçilmesi içindir. Yoksa PKK ve her türlü destekçisi alenen Türk Milleti’nin düşmanıdır. Vatandaşlık istismarının  engellendiği gün PKK militanları dağda veya şehirde doğrudan yok edilebilecek, PKk’nın “milis”, “cephe”, “sempatizan” diye nitelendirdiği bütün silahsız unsuları da elbette ya vatandaşlıktan çıkarılacak ya da vatandaşlık hakları kısıtlanarak yaşamaya mecbur edilecektir.

 

Sorun, Türk vatanının yabancılaşmış, Araplaşmış, Kürtleşmiş, Türk düşmanı  oy  kitlelerince yönetilmesi yüzünden,  Kürtçülük ihanetinin ve “kirli savaşının” Türkiye’de Türk bilinciyle, Türk vatanseverliğiyle Türk kimliğiyle karşılanmamasıdır. Silahlı ve silahsız Türk düşmanlığının  Türkiye’de kendisine hukukta ve siyasette  yer bulabilmesi Türk egemenliğini açıkça saldırıya açık hale getirmişir.

 

Hal böyle olunca “barışın” , düşmanlarla uzlaşılarak sağlanacağını sanmak fikri de büyük ölçüde cahil ve bilinçsiz  seçmen yığınlarına benimsetilmiştir. Ancak egemen  Türk Ulusu’nun rızasının kayıtsız ve şartsız tanınması söz konusu olmadıkça “barıştan” bahsetmek mümkün olamaz. Dolayısıyla “barışı ve savaşı belirleme yetkisi” olarak Türk egemenliği, bu ülkede barışın yalnızca “Türkçe” bir kelime olduğunu  herkese kabul ettirmek demektir.   Kaldı ki bu iddiayı başka örneklerle desteklememiz bile gerekmez. Çünkü hiçbir egemenlik başka örneklere dayandırılan bir felsefi önerme değildir.

 

Türkiye’de bir “barış” olacaksa o barış yalnızca  Türkçe konuşacaktır.

 

 

Hiç yorum yok: