5 Haziran 2021 Cumartesi

Hocam Bana Ekmek Arası Az Marksizm Tefsir Et N’olur!

 


Siyaset Felsefesi  Zırvaları

Az önce sanalağda  “Siyaset-i Füruset”’i  bir arayayım dedim. Bu günler
de Ali Bey Hüseyinzade’nin   hakkında çalışıyorum.

 

Tabii arama motorunun  anlayabildiği en yakın şey “siyaset felsefesi” oldu.

 

Bir kitapçı sayfasında siyaset felsefesi kitaplarının arasına düştüm.

 

Düşmez olaydım. Bir de baktım ki siyaset felsefesi denen şey Marksizm dininin tefsir kitaplarından ibaret! Uzun, tumturaklı, açıkça anlamsız ve saçma cümlelerin üst üste yığıldığı bir alay tanıtımla Marx  yeniden ısıtılıp pazarlanıyor.

 

Vay  efendim aslında Marx bir insanın hem müzisyen hem ress9am olabilmesinden bahsetmemişmiş de kendi yeteneklerini kendi keyfince geliştirebilmesi imkânından bahsetmişmiş.

 

Bir insanın kendi mutluluğunu ve menfaatini kendi başına  arayabilmesinin mülkiyetle ilişkisini göremeyip de onun  bütün bireysel varlığını “hırsızlık” diye gören ve açıkça bu varlığı “toplum” denen bir canavara yem edeceğini söyleyen alçak ve katil bir ideolojiden bu kadar  şeyin nasıl tefsir edilebildiğine şaşıyorum.

 

Marx’ın iktisat felsefesindeki sözlerinin temelsiz ve zırva olduğu, henüz 19. YYda ispatlandığı için onun “muhteşem ekonomi dehasından” falan bahsedilemeyeceğini cümle âlem biliyor. Hal böyle olunca onun yalnızca   “ahlâkî” planda  romantik  bir müdafaası yapılabilir.

 Sorun da odur ki Marx’ı savunmak için kullandığınız “ahlâk”, kıyasa ve muhakemeye dayalı normatif  bir mantık ahlâkıdır. Bu ahlâkın normları da toplumun verileridir. Toplumun verileri de toplumların öz kültürlerine göre farklılık gösterir. Onların öz kültürleri de gelişmişlik ve etkileşim düzeylerine göre farklılık gösterir. Buradaki gelişmişlik sorunlara cevap verebilmek, hayatın ayrıntılarına nüfuz edebilmek anlamını taşırken etkileşim de diğer kültürlerle etkileşebilmek yeteneğini anlatır.

Demek ki Marx’ı, Marx’ın kabul etmediği bir normatif (idealist) ahlâkla  savunmak açıkça saçmalıktır.

Gelelim yeni Marksizmin tefsir kitaplarına. Bu kitaplarda hiçbir cümleyi üçüncü kelimeden ötesine kadar düzgünce, tutarlı takip edemiyorsunuz. Kullanılan kelimelerin anlamlarıyla ilgili en ufak bir açıklama da içermiyorlar. Kerameti kendinden menkul cümlelerle okurun mantığına kesinlikle izin vermeyen,  doğrudan düşünce emirleriyle abartılı bir tasvirler yığını sunmaktan başka bir şey yapmıyorlar.   Bu kitapların tanıtım yazılarını, alıntılarını okuduğumda, aklıma dindarların okuyup da  hiçbir şey anlamadıkları için  kutsadıkları, önemsedikleri dinî kitaplar geldi.  Belki “ her din mutlaka dünyevşileşecekti” ama öte yandan “ideolojilerin de gün gelip  dinleşeceğini” de,  felsefeyi işgal eden bu zırvalar açıkça kanıtlıyor.

Hiç yorum yok: