13 Haziran 2021 Pazar

Bütün Derdin Din Mi?

 


Milliyetçiliğimizin temeli din midir?

 

İla-yı kelimetullah ve nizam-ı âlem davası mı? 1969 MHP kuruluş kongresinden beri siyasi milliyetçiliğin bize dayattığı görüş bu.

 

Peki biz Türkler  ülkülerini veya  hedeflerini dinlerine göre belirleyen bir millet miyiz?

 

Ama sormamız gereken bir soru daha var: Dünyada milli ülkülerini veya hedeflerini dinlerine göre belirleyen kaç toplum var? Sanırız bu sorunun tek bir cevabı var: Yahudiler.

 

Peki ama meselâ Araplar için milli hedef ya da ülkü nedir? Bunun cevabını din devleti kurduktan sonra  dinlerini kullanarak, egemenlikleri altına aldıkları her topluluğu Araplaştırmalarında bulabiliriz.

 

Elbette bütün ulusları tek tek inceleyecek değiliz. Fakat  ulusların dinleriyle ilgili yaşadıkları kırılma noktalarından sonra bir gerçek ortaya çıkmıştır ki o da milletler millî menfaatleri, millî ülküleri söz konusu olduğunda, dinin  emirlerini vs asla dikkate almamışlardır. Din, ulusların egemenliklerinde  faydalı bir manivela/kaldıraç olmanın ötesinde bir işlev ve önem arz etmemiştir.

 

Türkler ise bu konuya fazlasıyla “romantik” yaklaşmışlardır. Dine, kaynağında olmayan bir anlam ve önem atfetmişlerdir.  Söz gelimi kadının eksik akıllı bir yaratık olduğunu düşünen Arap  töresini  her yere yayarak ve egemen kılarak  dünyada adalet sağlanabileceğini  sanmak ancak Türklere mahsus bir duygusallıktır. Erkekleriyle  aynı cesarete sahip mert Türk kadınlarına Arap gözüyle bakmanın Türk töresine ne kadar  ters ve aşağılık bir şey olduğunu çarpıtılmış duygusal dindarlıkları yüzünden görememişlerdir. Din adına kadına bakışın, aslında Arap seksomanisi ile iç içe geçmiş  cinsel  Arap paranoyasından ibaret olduğunu Türk insanı hâlâ göremiyor.

 

O halde böylesi bir bakışı dünyaya egemen kılmak arzusunun, dünyaya kendi barışını ve adaletini getirmek için töre kurmuş yüce ahlâklı, mert ve cesur bir ulusun “ülküsü” ile  ilgisi olabilir mi?

 

Her şeyden önce şunu bilmeliyiz: Din bizim milliyetimizin bir unsuru değildir. Çünkü din tercihe bağlı olarak  elde edilen bir siyasal kurumlar takımından ibarettir. Tanrı’nın sözlerine eklenen sayısız insan sözüne Tanrı kutsallığı atfedilerek oluşturulmuş bir iktidar  kurumudur. Dolayısıyla da din hiçbir ulusa herhangi bir “ülkü” veremez, kazandıramaz.

 

Bütün bunlardan sonra siyasal milliyetçilik belki kendisine bir takım Arapça hedefler veya şeriat sözcülüğü  vazifesi biçebilir ama  o, gerçekte ancak sığ ve yakın vadeli bir  iktidar hedefi dışında “milli ülkü” gibi büyük ve felsefi bir kavram tasavvur edemeyecek kadar sığ ve geçicidir.

Bu yüzden milliyetçiler, dünyayı Araplaştırmaktan başka bir işe yaramayacak tuhaf  şeriat hedeflerini “ülkü” diye benimsemekten vazgeçip  dünyayı Türk’e göre etkilemek ve değiştirmek için uğraşmalıdır. Bunun içinde yapmaları gereken ilk şey, kendilerine Arapların gözüyle bakmaktan vazgeçmektir.

Türk milliyetçileri Türkçüler olarak akıllarını ve vicdanlarını artık siyasetin sığ ve  menfaatçi tasallutundan kurtarmalıdır.  Milliyetçiliğimizin temeli o zaman bütün aydınlığıyla ortaya çıkacaktır.

 

 

 

Hiç yorum yok: