Biri Şahin diğeri Pınar marka…
Şahin gözümüze sokar gibi sürekli sucuk salam
gösteriyor, markayı, müşterinin midesin bulandırana, müşteriyi bıktırana kadara
tekrar ettiriyor. Muhtemelen patron, çünkü CEO denen adamların böyle bir şeye
izin vereceğini sanmıyorum, “ Bol bol adımız geçsin!” diyerek “ajitasyon”
yapmış olmalı ki bir müşteri olarak hangi marka et ürününü almamam gerektiğine iyice kani oluyorum.
Ve Pınar işinde ise Kadir
Çöpdemir, kıvırcık bir oğlan çocuğuyla sempatik, gülünç ve işin açığı çok daha
iştah açıcı bir reklâma imza atıyor. Bize tekrar tekrar seyretmek
isteyebileceğimiz, sit-com tadında bir reklam sunuyor. Bilinçaltımızda Pınar
yediğimiz takdirde aynı iyimserliğe ulaşacağımız mesajını yaratıyor. Çöpdemir
fiziksel bir çekicilikle ürünü tanıtmıyor. İçimizden birinin Pınar sucuğa
neden sempati duyacağını gösteriyor ve cidden usta işi bir reklâm ortaya
çıkıyor.
Bunun siyasetle ne ilgisi var?
Türkiye’de siyaset kitlelere, “bir partinin neden seçilmesi gerektiğini”
söylemez.
Türkiye’de siyaset “lider” denen adamların, “müşterilerine”
partilerinin adlarını ezberleterek yürüttükleri kötü bir taşra patron reklâmcılığı anlayışı ile yürütülür. Zaten özellikle
iktidarın gediklisi sağ partiler için
seçmen müşteri falan değil açıkçası mürit, nefer, sarf malzemesi falandır.
Kapitalizme kızanlara bu meyanda
bir sır vermek istiyorum. “İstediğinizi seçmenizi sağlayan şey” piyasadır.
Demokrasi de siyasi parti denen malları,
içeriklerine, son kullanım tarihlerine, faydalarına gör seçebildiğiniz bir
yönetim piyasasıdır.
Sorun bizim
zihniyetimizde. Partileri, patronların dayattığı birer iman sucuğu olarak
mı görüyoruz? Yoksa kendi irademizle ve zevkimizle alıp kullanabileceğimiz,
beğenmediğimizde değiştirebileceğimiz lezzet imkânları olarak mı? Neden önemli?
Çünkü işin sonunda patronların sucuk yaptıkları kesimlik sığırlar olmak da var.
Afiyet olsun!
Bana kendimi iyi hissettiren bir parça paylaşıyorum. Sanırım daha sonra gene paylaşacağım. Bayağı iyi bir grup: "One Republic"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder