23 Şubat 2014 Pazar

Akademisyen

Akademisyenlik hoş bir rüya.
Bir akademisyen ne kadar kendinden emindir.

Yanılmazlığın anahtarını elinde tutar. Ona öğretilmiş ve doğruluğu nesilden nesle aktarılmış o gizli bilgilerin mirasçısı ilân edildiğinde, artık bu seçkinlikle ne kadar dokunulmaz  bir hal alır. Kim onun fikirlerinin yanılmazlığından şüphe edebilir?

Kim onun ilâhî mesaja yakınlığından şüphe edebilir?

Bilimin gün ışığının göz kamaştırıcılığından uzaktaki sığınaklarında, aydınlatma şiddeti bilinen lâmbalarının ışığında, mutlak güvenliğe ve huzur kavuştuğu fikriyle yaşamak seçkinliği, kaç ölümlünün eline geçebilir?
Ve orada kim ona niyetinin ne olduğunu sorabilir?

Öğrenmek  ve öğretmek zevkinin  olup olmadığını, kim korkmadan merak edebilir? O soruları soran ve cevap vermek mükellefiyetini artık üzerinden atmış bir seçkin kişidir.

Akademisyen artık sorularını tüketmiş, hayatı cevaptan ibaret, merakın ve cehaletin tevazu çıpasını bir kenara atmış ejderha kabilinden bir kaptan…


Ben o denizlerdeki bilinmezliği ve çalkantıyı seviyorum.

Hiç yorum yok: