Bir şey oluyor ve içimi kaygıyla
dolduruyor bazen…
Ha deyince bu kaygıyı aşamıyorum. Belki olgun insanlar,
artık hiç kaygı hissetmeyenlerdir, onu da bilmiyorum.
Hiç kaygı hissetmemek mümkün mü?
Mümkün olabilir, neden olmasın? Belki şu
an benim için değil ama bunu
düşünebildiğime göre bir gün neden olmasın?
Kaygı kararsızlıktan ve ne yapacağını bilmemekten
kaynaklanıyor gibi görünüyor. Belki bunun yanı sıra onun asıl sebebi, geleceğin tamamen sorunsuz
olması hayaline sıkı sıkıya bağlanmamızdır?
Şu an hâlâ midemde bir gerginlik
var.
Peki ama kaygıyla nasıl baş
edilir?
Belki baş etmemek lâzımdır. Onu
kendimizden dışlamadan, onun bizim bir algılama biçimimiz olduğunu düşünmeliyiz. Bu söylemesi kolay, aslında
yapması da çok zor olmayan bir şey.
Öncelikle kaygı bizi olabilecek “kötü”
şeylerin imajıyla yoruyor. Bunların
hayalimizde bir parazit gibi büyümesine genellikle engel olamıyoruz.
Öyleyse algılama biçimimizi
değiştirmemiz gerekiyor. Bunun için bize korkutucu gelen şey için ne yapmamız
gerektiğini düşünmekle işe başlamalıyız. Bunu her zaman kendimiz
düşünemeyebiliriz. Ama kaygının zayıfladığı yer, bizim başladığımız yerdir.
Sorunlar genellikle bir çırpıda
hallolmaz ve kaygılı bir bakış zamanın kendi akışını ve olayların bu akış içinde
beraberce yürüdüklerini bize unutturur.
Harekete geçmek, akışı
değiştirmek için ilk taşı koymaktır. İlk taşı koymak insanın yaratcı özüyle
buluşmasının adımıdır. İnsan bir kere elinin emeğini gördükten sonra artık kaygı algısı değişecek ve başına gelecek
hiç br şeyin düşündüğü kadar korkulu olmadığını görecektir. Ben bunları kendime
yazarım. Kendim başkasının aynasıdır. Kim görürse kendine baksın…
1 yorum:
Kaygı,insanı içinden çürüten bir duygudur.En iyisi,ataların dediği gibi "Ayağını sıcak tut,başını serin,kendine bir iş bul düşünme derin" mantığıdır.Meşguliyet ilacıdır bu işin.
Yorum Gönder