Bir halı reklâmı seyrettim, hayatım değişti.
Dolgun yanakları ve balina kıvrımlarıyla muhteşem bir şarkıcı, tam bir Broadway müzkali mizanseni ile vıcık vıcık bir alaturkalığı sentezleyerek tam da markasına yakışır bir reklama imza atmıştı.
Bence imza gününe gitmek lâzımdı. Daha dün, çakır gözlü bir şarkıcı, bir alışveriş merkezinde imza günü düzenlemişti. Albümünü imzalayacaktı herhalde? Gene gıcık bir ciddiyete düştüm abi! Klavyeyi ne zaman elime alsam böyle oluyor. İnadına cıvıtasım geliyor. İş eninde sonunda geliyor bir dramaya dayanıyor.
Bu bloğu çok ciddi fikirler içintasarlamıştım.
Sonra çevreme bakıyorum, hiç kimse o kadar ciddi falan değil. Ciddiyet bir lüks mü? Dayanılmaz bir ahlâkî yükümlülük mü? Hep beraber “yavşarsak” sorumluluk falan kalmıyor mu ortada? Herhangi birşeye bakmazsak, herhangi bir şeyi işitmezsek herhangi bir şey söylemezsek her şey tamam oluyor mu? Olabiliyor mu?Hem hiçbir şey olmak hem de her şeyi isteyebilmek mümkün mü?
Bu, adı konulmadık bir nihilizmve biz onun bile sonucuna katlanabilecek kadar yetişkin değiliz.
Çünkü hiçbir şey olmak sözsüz,ifadesiz ve etkisiz olmaktır. Oysa biz hırsızlıklara göz yumup sahip olabilmeyi istiyoruz. Biz zorbalığateslim olup huzurlu yaşamayı istiyoruz.Biz kasaplara teslim olup hayatta kalabilmeyi istiyoruz. Biz çakalların önüneölü gibi yatıp yenmemeyi umabiliyoruz.
Biz yavşayabiliriz… Maalesef “maliyet” kesinlikleve hiçbir diyalektik şaşılıkla ortadan kaldırılamayacak kadar ciddi bir gerçek… Maliyetvicdansızların sorumsuzluklarının son durağı ve ekonomistlerin dediği gibi “Herkesöder…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder