26 Şubat 2013 Salı

Kaygılarıma Baktım Ve...


Bir şey oluyor ve içimi kaygıyla dolduruyor bazen…

Ha deyince  bu kaygıyı aşamıyorum. Belki olgun insanlar, artık hiç kaygı hissetmeyenlerdir, onu da bilmiyorum.

Hiç kaygı hissetmemek mümkün mü? Mümkün olabilir,  neden olmasın? Belki şu an  benim için değil ama bunu düşünebildiğime göre bir gün neden olmasın?

Kaygı  kararsızlıktan ve ne yapacağını bilmemekten kaynaklanıyor gibi görünüyor. Belki bunun yanı sıra  onun asıl sebebi, geleceğin tamamen sorunsuz olması hayaline sıkı sıkıya bağlanmamızdır?

Şu an hâlâ midemde bir gerginlik var.

Peki ama kaygıyla nasıl baş edilir?

Belki baş etmemek lâzımdır. Onu kendimizden dışlamadan, onun bizim bir algılama biçimimiz olduğunu  düşünmeliyiz. Bu söylemesi kolay, aslında yapması da çok zor olmayan bir şey.

Öncelikle kaygı bizi olabilecek “kötü” şeylerin imajıyla yoruyor.  Bunların hayalimizde bir parazit gibi büyümesine genellikle engel olamıyoruz.

Öyleyse algılama biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor. Bunun için bize korkutucu gelen şey için ne yapmamız gerektiğini düşünmekle işe başlamalıyız. Bunu her zaman kendimiz düşünemeyebiliriz. Ama kaygının zayıfladığı yer, bizim başladığımız yerdir.

Sorunlar genellikle bir çırpıda hallolmaz ve kaygılı bir bakış zamanın kendi akışını ve olayların bu akış içinde beraberce yürüdüklerini bize unutturur.

Harekete geçmek, akışı değiştirmek için ilk taşı koymaktır. İlk taşı koymak insanın yaratcı özüyle buluşmasının adımıdır. İnsan bir kere elinin emeğini gördükten sonra  artık kaygı algısı değişecek ve başına gelecek hiç br şeyin düşündüğü kadar korkulu olmadığını görecektir. Ben bunları kendime yazarım. Kendim başkasının aynasıdır. Kim görürse kendine baksın…

1 yorum:

selcen dedi ki...

Kaygı,insanı içinden çürüten bir duygudur.En iyisi,ataların dediği gibi "Ayağını sıcak tut,başını serin,kendine bir iş bul düşünme derin" mantığıdır.Meşguliyet ilacıdır bu işin.