Twitter denen ( ki şu anda reklâm
yaptık…) yaz boz tahtasında saniyelerle
ölçülüyor ama istenen veya ideal zamanlama bu mu?
İş dönüp dolaşıp bir felsefî
sorun haline geliyor.
Çünkü anlık küçük ileti yollamak
alışkanlığının yerleşmesi, daha uzun iletilerin göz arıd edilmesine sebep
oluyor. Zaten az okuyan bir toplumuz; bu hal okuma alışkanlığımızı yüz kırk
karaktere kadar indirecek gibi
görünüyor. Acaba sanalağ da okumak “mrb”, “nbr” gibi kısaltmalara düzeyine inip
orada kalacak mı?
Okumama alışkanlığımızın genel
tembellik güdüsü aslında sanalağda da kendini bu mazeretle gösteriyor.
Hakikaten o kadar meşgul müyüz? Bir yandan anlık ileti tahtamızdan sağa sola “mrb”ler,
“nrb”ler yağdıracağız, diğer yandan herhangi bir fikir inşaasına bakmaya vakit bulamayacağız…
Yani zamanlamanın okur ve yazar
ayakları arasında ciddi bir kopukluk var gibime geliyor. Burada herhalde blogcunun ki hem bir blog yazarı olmamdan hem
de blogu, diğer web oluşumlarına göre
daha samimi bulduğumdan, sanalağ
yazımında esas alıyorum, samimi ve sürekli bir ilgiyle takip edilmesinde “kafadar” bir okur kitlesine
sahip olması gerektiğini düşünüyorum,belki de yanlış düşünüyorum.
Zamanlama da bir yandan bilhassa bir blog yazarı olarak beni
düşündürüyor. Kısıtlı okur kitlesi blog içeriğinin ne kadarını merak ediyor? Blogda
sevdiği nedir? Okur kitlesinin ilgisini
kaybetmemek için ne sıklıkta yazmak
gerekiyor?
Bu konu okunurluğun artmasıyla ,
reklâm alıp alamamakla ilgili olduğu kadar
yazarın yazar egosunu tatmin etmekle de ilgili.
Blog azmanın cazibesi ortadan kalkacak mı. Bazı yazarlar çok sık yazmamakla beraber
ciddi bir okur kitlesine, takipçi sayısına sahip oluyor. Bu iletişim
yeteneklerinden midir, eş, dost, akraba ilişkilerinden midir, bilemiyorum.
Sanırım sanalağ iletişiminde, en
önemli öğe insanî sermaye ama bu başka bir konu. Bakalım neler olacak?
Mazhar Fuat Özkan abilerden enfes bir parça daha... hayır kollarından, bacaklarından değil, yüreklerinden bir parça...
Mazhar Fuat Özkan abilerden enfes bir parça daha... hayır kollarından, bacaklarından değil, yüreklerinden bir parça...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder