4 Şubat 2013 Pazartesi

Zamana Karşı Blog


Sanalağ iletişiminde ileti  sıklığı ne olmalı?
Twitter denen ( ki şu anda reklâm yaptık…)  yaz boz tahtasında saniyelerle ölçülüyor ama istenen veya ideal zamanlama bu mu?

İş dönüp dolaşıp bir felsefî sorun haline geliyor.

Çünkü anlık küçük ileti yollamak alışkanlığının yerleşmesi, daha uzun iletilerin göz arıd edilmesine sebep oluyor. Zaten az okuyan bir toplumuz; bu hal okuma alışkanlığımızı yüz kırk karaktere kadar  indirecek gibi görünüyor. Acaba sanalağ da okumak “mrb”, “nbr” gibi kısaltmalara düzeyine inip orada kalacak mı?

Okumama alışkanlığımızın genel tembellik güdüsü aslında sanalağda da kendini bu mazeretle gösteriyor. Hakikaten o kadar meşgul müyüz? Bir yandan anlık ileti tahtamızdan sağa sola “mrb”ler, “nrb”ler yağdıracağız, diğer yandan herhangi bir  fikir inşaasına bakmaya vakit bulamayacağız…

Yani zamanlamanın okur ve yazar ayakları arasında ciddi bir kopukluk var gibime geliyor. Burada herhalde  blogcunun ki hem bir blog yazarı olmamdan hem de blogu, diğer web oluşumlarına göre  daha samimi bulduğumdan,  sanalağ  yazımında esas alıyorum, samimi ve sürekli bir ilgiyle  takip edilmesinde “kafadar” bir okur kitlesine sahip olması gerektiğini düşünüyorum,belki de yanlış düşünüyorum.

Zamanlama da bir yandan   bilhassa bir blog yazarı olarak beni düşündürüyor. Kısıtlı  okur kitlesi  blog içeriğinin ne kadarını merak ediyor? Blogda sevdiği nedir?  Okur kitlesinin ilgisini kaybetmemek için  ne sıklıkta yazmak gerekiyor?

Bu konu okunurluğun artmasıyla , reklâm alıp alamamakla ilgili olduğu kadar  yazarın yazar egosunu tatmin etmekle de ilgili.

Blog  azmanın cazibesi ortadan kalkacak mı.  Bazı yazarlar çok sık yazmamakla beraber ciddi bir okur kitlesine, takipçi sayısına sahip oluyor. Bu iletişim yeteneklerinden midir, eş, dost, akraba ilişkilerinden midir, bilemiyorum.
Sanırım sanalağ iletişiminde, en önemli öğe insanî sermaye ama bu başka bir konu. Bakalım neler olacak?

Mazhar Fuat Özkan abilerden enfes bir parça daha... hayır kollarından, bacaklarından değil, yüreklerinden bir parça...

Hiç yorum yok: