3 Şubat 2013 Pazar

Gerçekliğin Sosyal Medya Sancısı

Twitterdaki insanlar,  gerçekten senin bu gün kaç defa tuvalete gittiğine aldırıyorlar  mı sence?

Sosyal medya gerçekte ne kadar yararlı?  “Yararlı” mı dedim?

 Sosyal medya sihirli bir kelime… İnsanlarda bir “medya oluşturabilmek”  duygusu uyandırıyor. Beğeni istatistikleri, izleyici sayıları vs . sanalağ yaratıcılarında bir şöhret algısı  oluşturuyor.

Böylece daha çok izlenmek amatör sanalağ yaratıcılarının öncelikli hedefi oluyor.

Ama sosyal medya denen şeyin asıl işlevi, dayanışmacı topluluk bireyleri arasında  iletişimi arttırmanın yanı sıra hızla  büyük bir reklâm kitlesi oluşturabilmesi.

 Bakıyorum,  belli bir okuyucu kitlesine hitap ede yazıları derleyen siteler, reklâm almak konusunda çok atak oluyorlar.  Alıntıyla sayfa doldurmak ve  kitleyi kazanmak işin en kolay yolu gibi görünüyor. Alıntılı haber siteleri veya  topluluk sayfalarında, içeriğin hızlı güncellenebilmesi en büyük avantaj. Bir de topluluğun iç dayanışma enerjisi ile yeni medya  kahramanları yaratmak mümkün olabiliyor.

Facebook ki adını her andığımızda aslında reklâm yapmış oluyoruz, iletişimi hızlandıran buna karşılık toplulukların birbirinden daha hızlı ayrışmasına sebep olan,  farklılıkların uzlaşma imkânını azaltan ve onların daha fazla kemikleşmesine  sebep olan bir  şirket. Belki fark etmiyorsunuz ama arkadaşlarınızın belki de dörtte biri belki daha fazlası sizi sadece bir isim olarak listesinde tutarken içerik paylaşımlarınızı engelleyebiliyor. Böylece  sizin sessiz  halinizi  daha çok sevdiklerini söylemiş oluyorlar.

Ve siz aslında bir sağır odada bağırıp çağırdığınızı anlayamadan  dünyayı değiştirdiğinizi sanıyorsunuz.
Twitter ki o da aslında ticari bir şirketmiş,  ne yaptığını hiç anlayamadığım araçlardan biri belki de birincisi… Bütün anladığım, kör satıcının kör alıcısı olur, hesabı, üç-beş kelimelik dağarcığı olanların yığıştığı ve reklâm  yüklediği bedava görünümlü bir arsa gibi hizmet verdiği…

Bana öyle geliyor ki aslında sosyal medya denen oluşum, sanalağda bir tıklama refleksi   yönlendirme sanatından başka bir  şey değil. Edebî, bilimsel dehanızı paylaşmanızdan ziyade beğenileri güdüleyebilmek işi… Shakespeare bugün yaşasaydı belki de şöyle diyecekti: “Tıklamak ya da tıklamamak… İşte bütün mesele bu!

Sosyal medya gerçekte var mı?

Mazhar Fuat Özkan Abilerden çok baba bir şarkı...

2 yorum:

salecktion dedi ki...

Dostum tespitlerinde hiçte haksız değilsin fakat bunun temel sebeblerine bakmak gerek bugün kapitalizm herşeyi meta haline getirmişken sadece 5 duyu organıyla algılayabileceğimizin ötesindekilerin dahi metalaştığı bu dünyada herşeyin bir para değeri olacaktır. Bu kaçınılmaz bir son fakat kader değildir. Geleceğe yön vermek halkın elindedir. Fakat bugün halk yalanlarla büyümeyi ve sahte eğlencelerle kendini kandırmayı seçiyor.

Afşar Çelik dedi ki...

Blogculuk görece olarak kaliteli bir iş... Blogcuların para kazanmasını isterim. Sorun nedense her tür kalitesizliğin kaliteyi kovabilmesi gibi geliyor bana.. Bir yandan her şeyi satın alabilecek kadar tatminsiz bir kitle diğer yandan ürettiği kaliteye talep bulamayan sanalağ üreticileri... Belki bahsettiğimiz kısır döngüde halkı bilinçlendirmekte blog yazarları yararlı olabilir? Kim bilir? Her zaman beklerim, güzel yorum...