"NASA Uzay Sergisi"
varmış. Televizyonda ikide bir reklâm
ediyorlar; "Hazırlan Türkiye, uzaya gidiyoruz!" diye bar bar
bağırıyorlar...
Uzayda iki kiloluk uyduyu
kaybedip, yan sanayi üretimle ikincisini "Türk malı" diye ancak
fırlatan "millî irade" içi
pek rahat sallıyor.
Elin oğlu on iki defa aya gitmiş,
bakmış artık ilginç bir tarafı yok,
gözünü Mars'a dikmiş. Biz de onun aydan getirdiği iki kaya, üç taş parçasına
bakıp ay havası almak için sıraya giriyoruz. Ayda hava yok da bu bizim havayı
almamıza mani değil yani... Yok aslında biz havayı alalı da çok oluyor da artık
o kadar uyuyoruz ki onun da farkında değiliz.
NASA masa, irademin millisi de
bizim böylece gazımızı alıyor. Omzuna yatırıyor "E bebeğime eee!"
diyerek uyutup geğirtiyor...
Bademoğulları millî iradesi, Nurcu
eğitim felsefesinden bahsediyor, içine Apo denen bilmemnenin evlâdını da
sokuşturuyor... Sonra da "Bir elinde Kur'an, bir elinde bilgisayarlı
dindar nesil" palavrası sıkıyor. Gözünüzü seveyim elinize o iki şeyi de
almayın, ikisini de berbat edeceksiniz.
Kur'an sizin idrakinize sığmayan
bir kutlu kitap, bilgisayar da sizin sahip olmadığınız iş ahlâkına ve varoluş bilincine sahip zekâların yarattığı,
yarayışlı bir âlet.
Sizin bunlarla işiniz olmasın,
oturun oturduğunuz yerde, oturunca daha az yellenirmiş insan...
Siz zaten ecinni hikâyeleriyle uçmuşsunuz milli irademin bademleri...
Milleti gaza getirip de kaçak tüp gibi
havaya uçurmayın bari...
2 yorum:
Şu uydumuz hikayesi ile ilgili en güzel yorum bence bu yazıdır.Vallahi Yılmaz Özdile fark atar.Malum O en çok okunan yazar ya(!).O bakımdan dedim.
Büyük iltifat... Teşekkürler efendim, iyi okumalar, eylemlerimiz sürecek...
Yorum Gönder