5 Ocak 2013 Cumartesi

Boşluk


Ne yazmak gerekir diye düşünmekten blog yazmaya vakit kalmıyor. Sanki bazı şeyleri yazmaya değmezmiş gibi geliyor.

Bu sabah kar yağıyordu. Hava kapalıydı. Aslında havanın kapalı olması canımı sıkmaz ama bugün canım sıkkındı işte.

Blog bir günlük mü gerçekten? Yoksa bir tür belgesel mi?  gezi yazıları, film incelemeleri, kitap tanıtımları yeri mi?

Blog ne kadar kişisel?  Kişisellik insanları ilgilendirmiyor.  Belki de ilgilendiriyor ama bambaşka bir biçimde. Mahremiyet sınırında mı ilgiliyiz başkalarıyla? Veya meselâ bir  turistik gezinin notları okuru niye ilgilendirir?

Buna karşılık "önemli" konular okuru neden sıkar? Okuru mu düşünmeliyiz yazarken? Ama zaten blogun özelliği kişisel olması, değil mi?

Bu belirsizlikler bazen iyice çapraşık bir hale geliyor ve bir tür dikenli tel gibi düşüncelere takılıp insanın içini karartıyor. Sebepsiz bir tıkanma, yoğunlaşamama ve karamsarlık beyninize üşüşüyor.

Blog gerçekten deli işi bir şey. Eşiniz dostunuz bile bakmıyor, baksa bile yorumlamıyor.  Veya bir tür çevre işi çevrenin alışkanlıklarından besleniyor...

Boş...

4 yorum:

Derya Yeliz ULUTAŞ dedi ki...

Afşar Abi merhabalar. Bilge Hoca'nın öğrencisiyim öncelikle onu belirteyim, kim ki bu yorum yazan durumunu ortadan kaldırmış olayım böylelikle :) Yazılarından bir kısmını okumak şansını elde ettim ve ciddi anlamda ilgimi çekti gerek blogundakiler, gerekse gazete yazıların. Hâlâ okumaktayım boş vakit buldukça okumadıklarımı. Bilmediğim birçok bilgi, yepyeni bakış açıları ve aslında günlük hayatımızda sürekli iç içe olduğumuz fakat üzerinde kafa yormadığımız, yalnızca haberlerde üstünkörü dinleyip geçtiğimiz konular hakkında düşünme yetisi edinmeye başladım. Aslında okullarda bu yaşa kadar çoktan aşılanmış olması gereken ama ne yazık ki test çözüp ezber yapmaktan bir türlü vakit bulamadığımız aktivite: Düşünmek. Ve tabiki yazmanın öneminin farkındalığı...Büyük bir ilgi ve dikkatle yazılarını takipteyim, selamlar...

Afşar Çelik dedi ki...

Bir yazara edilebilecek en büyük iltifatlar bu yazdıkların, çok teşekkür ediyorum.

Pek hak ettiğimi düşünmesem de ...

İnsanlar bir şeyler yazmak için mutlaka roman veya büyük bir şeyin kafalarına bir ilham halinde düşmesini bekliyor. Yazar her yerde ve her zaman yazardır. Sorumluluğu öncelikle kendi vicdanına ve estetik yetkinliğine karşıdır.

Bloga dönecek olursak, bir blog yazarı için adsız okurların istatistiklerinden daha önemlisi, okunduğunu gösteren yorumlardır. Yorum bırakmak nezaketini gösterdiğin için çok teşekkür ederim.

hayatta hiç bir ifade önemsiz değil. Bazıları, bunun için başkalarına zarar verir. Yazmak böyle bir şey.. Yazdıklarım işe yarıyorsa ne âlâ , zaman ayırdığın için tekrar teşekkür eder, her zaman beklerim. Sevgiler.

selcen dedi ki...

Gördün mü hey yazar,okunuyorsun.Şikayet istemem,sen satıcısın,biz alıcı.İşte bu kadar.Evde ekmek bitmeden bakkala gidip ekmek alıyor muyuz? Uzun lafın kısası,sen yazacaksın,beynini boşaltacaksın.Biz de civcivler gibi dökülenlerle besleneceğiz.Anlaştık mı?

Afşar Çelik dedi ki...

Eksik olmayın efendim. Estağfurullah, boşaltacak kadar dolu bir beynimiz yok, bütün arzumuz iyi kötü bir tepki. iyi olursa daha iyi olur tabii :) Her zaman beklerim arayı uzatmayınız :)