"Elimizde bilgisayarla blog
açıp, âlemi hackleyip risale kopyalayarak,
baş amcamızın açtığı yolda, kurduğu ülküde, gösterdiği amaçta, önümüze geleni
devirip dersini vererek her yerimizi türbanla örtüp bıyık bırakacağımıza zemin
ederiz!"
Acayip lüks bir salonda, başlarında lüks türbanları, ceplerinde baba
parasıyla alınmış arabaların anahtarları, üstlerinde memur maaşından pahalı takım elbiseleri...
Bir avuç zengin bebesi cümle
âleme terbiye, din, diyanet dersi veriyordu o gün.
Kendisine sadakat yemini
ettikleri liderleri "Bir elinde bilgisayar,
diğerinde Kur'an olan bir akça pakça gençlikten" bahsediyordu.
Akça pakça siyasetin oy tabanı ne
hikmetse, bu dünyada çektiği açlığı öbür dünyada çekmemeyi uman fakir Müslümanlardı oysa...
Akça pakça yeniyetmelerin
liderinin bahsettiği gençlik, cebindeki
harçlıkla tablet alabilen bir gençlikti.
Ama ahlâk ne tabletle verilen bir paket programdı
ne de Kur'an cepte taşındığında insanı evliya eden bir muskaydı. Bunları öyle
elde taşımakla insan Müslüman falan
olamıyordu.
Bir elinde taşıdığı bilgisayarla
dünyaya bağlanıp " Hacım acaba Hz. Google ne diyor?" diye bile
bakmadıktan veya " Hacı bu kitabı
taşıyıp duruyoruz ama insanları peşinen suçlamanın bu kitapta yeri var mı?" diye merak edip kitabı
kurcalamadıktan sonra insanın pek de yarayışlı bir şey olamayacağını anlayan çıkıyor muydu, içlerinden?
Merak ediyorum bu çocuklar
gerçekte babalarının neye taptığını hiç merak ediyor mu? Akça pakça amcalarının
birbirini sırtını sıvazlamalarıyla kazanılmış paralarla giyinmekten hiç
rahatsızlık duyuyorlar mı?
İktidar eliyle semirmiş ailelerin
sonradan görme çocuklarından oluşmuş bir
avuç gençlik, görünen o ki dinci oligarşinin ideal gençlik modeli. Gönül isterdi
ki kendilerinden ve ailelerinden oyları devşirilmiş tamirci, çiftçi, işsiz gençler de bir gün bir
ellerine bilgisayar değilse bile Kur'an alacak parayı kazanabilsinler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder