Bu belki güncel bir konu değil
gibi önemli bir dal.
Şimdi düşünülmesi gereken şu: “
Şemdin Sakık ve paşalar aynı derin devletin, aynı pisliğin parçasıdır!”
diyerek bebek katillerinin Türk askerine karşı şahitliğini meşrulaştıran
zihniyetin sağlığını tartışmalıyız asıl.
Ergenekon denen şey, var olması gerektiği kafamıza çakılan,
dayatılan, hayalî bir örgüt. Bu örgütün var olduğu kabul etmenin
adeta bir amentü maddesi sayılması yeni Müslümanlığın icaplarından.
İnsanların darbecilikle suçlanmalarına
sebep olan, başka bir ülkede olsa davaların anında düşmesine sebep olacak
uydurma delilleri sağlayan “sehven”
palyaçoluğun kimin işi olduğuna hiç kimse dikkat çekmedi.
Eğer darbeci, gizli ve kanunsuz
erişim imkânına sahip bir örgüt var idiyse bugün bu örgütün artık var olmaması,
etkilerinin de giderilmesi gerekmez miydi?
Oysa sanıkların erişemediği, elde
edilmeleriyle ve özleri itibariyle
uydurma ve gayri meşru deliller yaratan bir “sehven” cemaatinin varlığı iyot gibi açığa çıktı.
Başbakan dahi bütün hükûmet, kendi yetki ve sorumluluk alanında erişemedikleri
bir dinleme faaliyeti olduğunu söylüyorsa o zaman bunun anlamı şudur: “Derin
devlet “ diye bir şey varsa bunun en azından bir kısmı şu anki dinciliğin
elindedir ve bu kısım, eskisinden çok
daha sert bir şekilde ve çok daha keyfî şekilde kullanılıyor.
Hadi bir kestirmecilik yapalım: Bundan öncesini bilmem ama ABD istihbaratı dincilerden demokrasi
kahramanları yarattı. Ilımlı (!)
dincileri kendisine boyun eğdirerek
bunları, Türk Milleti’nin üstüne yırtıcı bir kaplan gibi saldırtıyor.
Çok kolaycıyız gibi görünebilir
ama eğer derin bir devlet arıyorsanız onu Şemdin Sakık denen itle bir
genelkurmay başkanını aynı torbaya koyarak yaratmaya kalkmayın. Geldiğinde
önünüzü iliklediğiniz ve karşılarında boyun eğdiğiniz çuvalcı Amerikan
generallerine bakın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder