"Türkiye İranlaşıyor mu?" Bu aslında
şu an için açıkçası saçma bir soru. Türkiye görünen o ki özellikle 2007'den bu yana fiilen İrandır. "Görünen o ki" dememin sebebi
görünenin ötesini düşünmeden öncesini belirtmek içindir.
İran'da
kadınlar, resmî şeriat baskısına rağmen saçlarını gösterecek şekilde
giyiniyorlar. Bugün Türkiye'de artık rahibe taassubunun şeklen de ruhen de
aynısı bir örtünme biçimi toplumda bir
kanser gibi yayılmış vaziyette.
İran
şeriatın ancak resmi bir rejim olarak egemen olabildiği ve kanuni
uygulamaları hafifletildiği andan itibaren toplumsal hayattan
çekilebileceği bir ülke.
Oysa
Türkiye şeriatın, cennet hevesi ve cenehhem korkusunun Allah adına cemaatler ve
tarikatler vasıtasıyla zihinlere tasallut ettiği bir ilkel memlekettir.
Bunun
yanı sıra Türkiye sözde muhafazakâr, özde mutaassıp bir iktidarın, hepimizin
hayatlarına mevzuat yoluyla kendi
anlayışını dayatmaya başladığı bir ilan edilmemiş şeriat rejimini yaşıyor.
Bu,
iktidar değişikliğiyle halledilebilecek basit bir sorun da değil maalesef. Bütün zorba rejimler kendi haklılıklarını
peşinen kabul ettirir ve adalet mekanizmasının eksenine kendi hakikatlerini
yerleştirir. Bu yüzdendir ki zorba rejimlerde hukukun evrensel ilkelerine göre
değil, iktidarların kendi kabullerine göre yargılama yapılır.
Türkiye'de
"millî irade" denen, zorbalığa teşne ve zorbalığa teslim olmuş bir
büyük kitle egemenlikten, içki içenlere, başı açıklara ve eleştirerek kendi mutlaklarını tartışan herkese karşı resmî her
türlü baskıyı "hakikat" olarak kabul ediyor.
Dünyada
resmi şeriat rejimleri, halkın sağduyusu, normalleşme eğilimi ve eleştirel
vicdanlarıyla törpülenirken Türkiye'de, sınırlı devleti meydana getirecek liberal
demokrasi normları, tam da halkın taassubu ve
zorbalık açlığıyla ortadan kaldırılıyor.
Türkiye'de
siyaset artık halka hizmet etmek değil,
her türlü devlet gücüyle şeriatı destekleyen bir kitle yaratarak demokrasicilik
oynamak haline gelmiştir.
İran "dürüst ve açık" bir şeriat zorlayıcılığını yaşarken Türkiye örtük, ikiyüzlü ve
korkak bir şeriat özlemiyle ilkelleştirilmekte....
Hayır!
Türkiye İran olamaz ve olamayacaktır. Çünkü Türkiye'nin zihniyet haritasında bütünlük, tutarlılık ve dürüstlük artık
yoktur.
Şeriatın
ilkellik olduğunu düşünenler varsa şunu söyleyelim ki Türkiye bunun da gerisinde bir ikiyüzlülüğe
bulgur, kömür açlığı çekip ikbal ve
cennet şehvetiyle tutuşan büyük bir kitle yüzünden hızla yuvarlanmaktadır.
Hayır!
Türkiye maalesef İran olmayacaktır.
2 yorum:
Haklısın abiciğim türkiye İran olmaz, olamaz... İyi ki de olamaz. Çünkü günün konjonktürel şartlarına göre hareket etmekteyiz. Kömürü, Bulguru ateist bir iktidar dağıtmaya başlasın ya da ateist bir iktidar bu milleti borçlandırıp ipotek altına aldırsın inan bana herkes ateist görünür. Bu gün iş bulabilmenin yolu kendinin veya karısının başını örtmekten geçiyor göründüğü için ortalık rahibe taassublu dediğin insanlardan geçilmiyor. O nedenle karşı-devrim yaptıklarını zannedenler bile aslında farkında bunun. Ama dertleri kadro nehrini kendi tarafına çevirmek olduğu için pek de umursamamaktadırlar. Biraz kesenin dolması birazda gelecekte kendilerini kollayacak birilerini üst makamlara yerleştirmek Umurlarındaki. Sonra "benden sonrası tufan" mantığındalar.
İnan bunlardan sonra iktidara halıkın yaşantısını kendine dert edinmeyecek birileri iktidara gelirse bu türler ortadan kaybolacaktır.
O nedenle diyorum ki bu ülke asla bir İran olamaz...
Yazı gibi yorum olmuş Veli Baba!Eline, aklına sağlık! Ben hâlâ bayağı derin felsefî sebepler falan var sanıyorum ama galiba mesele senin belirttiğin kadar basit. Üzücü... Ne yapalım? Sağlıcakla. Her zaman bekliyorum.
Yorum Gönder