Tanrı'nın dini yoktur. |
Akla
gelebilecek hemen her konuda yazılan uygulamalarla dünya artık gerçekten
parmaklarımızın ucunda.
Peki
ama bir sonraki adım ne olacak?
Telefonumuzla
blog yazabiliyor, sanalağda dolaşıp alış veriş listelerini, fotoğraflarımızı,
videolarımızı anında birbirimize
yollayabiliyor, günlük kalori takibimizi yapabiliyorsak daha fazla ne
isteyebiliriz ki?
Görünen
o ki teknoloji hayatımızın her alanına nüfuz etmiş durumda. Bu biraz da ürkütücü. Çünkü “Büyük
Birader” paranoyası, yaldızlı bir
eğlence sektörünün kanatları altında usulca ve sevimli bir surette hayatımıza
yerleşiveriyor.
Ama
bu noktada, teknolojinin mevcut hali, aslında o kadar da tehlikeli değil. Çünkü
en nihayetinde hâlâ teknolojik ürünleri, yazılımları kendi isteğimize göre
seçmek imkânına sahibiz. Meselâ hoşumuza gitmeyen bir temizlik uygulamasını
anında silerek telefonumuzun hafızasına yer açabiliyoruz.
O
halde sorun ne?
Sorun
şu ki teknoloji üreticileri için yeni donanımlar ve sistemler bambaşka imkânlar sunuyor. Lambalı devrelerden
tansistörlere, oradan mikroçiplere sıçrayan teknoloji, hayatı çok daha küçük
bir birim alana belki de hacme sığdırmaya başladı.
Ve
teknoloji yaratıcıları artık Tanrı’nın insanı nasıl yarattığını çok daha iyi
anlayabilecek durumda. Otomatik sürüşlü arabalar ile artık yolun stresine mahkûm
olmak zorunda değiliz. Teknoloji Tanrı’nın
armağanı olan aklı artık akla hayale gelmedik her yere sokabilecek güce
neredeyse ulaştı.
Böylece
yeni bir yaşam türüne doğru el
yordamıyla evriliyoruz.
Peki
ama bunun dinle ne ilgisi olabilir? Öyle ya başlıkta dinden bahsettiğimize
göre akılcı yaratıcılıkla tutucu dinî
tutuculuğu ve akıldışılığı nasıl bir arada anabiliriz?
Bu
ikisi de hayatımıza hükmetmeye
çalışıyor.
Din,
ortaya çıktığından bu yana hayatı en akıldışı yöntemlerle düzenlemeye
çalışıyor. Teknolojinin tek farkı bize bir seçme şansı sunduğu illüzyonunun
henüz parlaklığını yitirmemiş olması.
Din herkese aynı emirlerle aynı şeyleri yaptırmak
için oluşturulmuş bir kurumdu. Herkes
aynı kitapla ve aynı peygamberle
aynı şeyleri yapacaktı. Oysa öyle
olmadı. Çünkü insan toplumları büyüdü, genişledi. Sorunlar çeşitlendi. Düşünüş
biçimlerimiz değişti. Böylece ortaya
büyük belirsizlikler çıktı. Mezhepler, dinin cevap veremediği konularda ek kurallar uyduran alt dinler
haline geldi.
Dinler
bugunkü anlamda hayat için üretilmiş
programlardı. Bu programlar, Tanrı’nın akıldışı varlığından gücünü alan
dolayısıyla sorgulanmasının imkânsız olduğu düşünülen emredici yordamlardı.
Bilginin yaygınlaşmasıyla beraber bireyselliğe ve bilime yenildiler.
Teknoloji de
aynı sorunla karşı karşıya. Evet teknoloji belki hepimize çok daha
bireysel bir konfor sağlıyor ama öbür yandan bireylerin devlet denetimine daha
açık hale gelmesine de yol açıyor. Ve
bunu yaparken yapay zekânın yarattığı ve karşılaştığı belirsizlikler de
gti gide daha fazla ortaya çıkıyor.
Herhangi
bir makinenin insan gibi kararlar alabilmesini sağlayabilecek kadar gelişmiş bir
donanım yaratmak elbette mümkün ve işin asıl kolay olan yönü de bu. Peki ama
donanımların çalışma şeklini “insanîleştirmek” ne kadar mümkün?
İnsanileşmek,
“Evet” ve “Hayır”ın yanına bir “Belki” seçeneği eklemekle sağlanabilir mi?
Sanırım bu o kadar kolay değil.
Öncelikle
insanlar her zaman “mantıkla “ karar vermez. Yani karar eylemi basit bir istatistikî mantık elemesinden ibaret değildir.
İnsanlar
farklı toplumsal yapılarda farklı değer
yargıları edindiklerinde farklı
öncelikler ve farklı fayda dizgeleri oluştururlar.
İşin
belki daha zor olan yanı ise insanların eylemlerinin sonuçlarının ve
etkileşimlerinin en yakın planda bile bilinemez oluşudur.
Yapay
zekâ aynı yordama bağlı makinelerin, birbirleriyle iletişimlerini
düzenleyebilir ama o makinelerin insanla
etkileşmelerini sağlayamayabilir.
Belki
de bunun sebebi “Tanrı yetersizliğidir”. Tanrı bize ne yapmamız gerektiğine
dair bir yazılım yollamış olabilir ama ona neden itaat etmemiz gerektiğini
anlatmamıştır. Dahası kendisini nasıl anlamamız gerektiğini bize
bildirmemiştir. Bu yüzden insan, bir anlam arayışına girmiştir. İnsanın
varlığının anlamına dair arayışı aslında
bir yandan Tanrı’nın neliğine dair bir arayıştır.
Peki
ama bunun teknolojiyle ya da yapay zekâyla ya da robotikle ne ilgisi vardır?
Yoğun
ve hızlı bir cevap verme yeteneği olarak zekâyı yaratmak her zaman mümkündür.
Sorun, sorunlara, varlığa bir anlam verebilmektir.
İşte
bu noktada ne emredici dinin ne de konfor üretici teknolojik yeniliklerin
yeterliliğinden bahsedilebilir. İnsanın doğasından kaynaklanan belirsizlik hiçbir
yazılımla aşılamaz.
Olasılıkları
kendisi yaratan insanı, hangi yazılım biçimlendirebilir ki?
4 yorum:
İlginç bulduğum için face de de paylaştım.Dilinize sağlık.
Yapay zeka ürünleri bugun gercekten ciddi derecede basarilara ulasmis olsa da, aynen bahsettigin gibi Tanri' nin yaratti duzeye henuz ulasilamadi 😄 "Yazilim, makinenin ruhudur deniyor ama, o ruh, bizim ruh veya irademizden farkli olarak yalnizca girdi-cikti sistemiyle calisiyor. Yani bir makineye ne olcude veri yollarsan, o da sana aldigi verileri senin istedigin sekilde geri veriyor. Bu noktada bu calismalarin ne kadar "zeka" oldugu da tartisiliyor hala.
https://m.youtube.com/watch?v=4bqZp9TPYVk
Morgan Freeman' in İnanc Sistemleri uzerine olan yeni belgesel dizisinde 2. Bolumde bu konu islenmis. Adam, esim ölünce ben ne yaparim endisesi uzerine, tum hayatini esini modellemeye adamis. Ve basarmis da. Ama esinde olup da o makinin icinde olmayan bir seyler oldugu gercegi de yuzune vuruyordur eminim.
O eksik olan seyi bir bulsak, isler cok daha farkli boyutlara ulasabilir 😄
Sevgili Yeliz,
İşin erbabının yorumlaması elbette harika! Sağ ol, var ol. Asimov "pozitronik beyinden" bahseder. Muhtemelen girdi çıktı otomasyonundan ayrı bir "olasılık" sistemine dayanan, "olasılık üretici zekâ" düzeyidir bu. İşin bir de "hayal gücü" boyutu var galiba? Bak iyi bir fikir verdin şimdi bana!
Yorum bırktığın için çok teşekkür ederim. Dükkânı boş bırakma e mi?
Selcen Hanım hoş geldiniz! İlginç bulduğunuza, paylaştığınıza sevindim ama en çok yorum bırakmanıza sevindim. Yorum olmayınca önümüz karanlık kalıyor. Yoru blogun kanıdır ne de olsa.
Saygılar.
Yorum Gönder