Seçim zamanı, gericilikten ve
Kürtçü terörden ve ırkçılıktan bezmiş insanlar klavyelerine sarıldı. Her gün
yeni bir tape veya rezalet ortaya dökülüyordu. Herkes haksızlıkları elinden
geldiğince, en hızlı olduğu düşünülen ortamdan, yani sanalağdan paylaştı,
eleştirdi, kınadı.
Sonuç ne oldu? En azından “Türk” adı etrafında birleşilebileceğini
gördük. Buraya kadar gayet iyi…
Öbür yandan değişen bir şey
olmadı. Çünkü Türkiye’de bir biriyle çarpışan kitleler Müslümanlar, Lâikler
falan değildi. Son seçimde sosyal medyanın sanıldığı kadar etkili olmadığı
ortaya çıktı. Çünkü çarpışan
kitlelerin “sosyalleşme” ortamları aynı değildi.
Türkiye’de toplumun geri
kalanından neredeyse habersiz, cemaatleri, tarikatleri kendilerine ne verirse
onunla yetinen, arada teknoloji adına televizyonda vaaz programı dinleyen bir kitle ile sanalağda felsefe tartışan, sanalağda kitap, film,
müzik paylaşan bir kitle söz konusuydu.
Cemaatin veya tarikatin verdikleriyle
beslenen kitlenin hiçbir şeyi öğrenmek gibi bir gayreti yok. Onlar içinde “Allah”
kelimesi geçen herhangi bir Arapça cümlenin mutlak doğru olacağını
düşünen, akıl etmeyi, daha en başta
günah sayan, cahil ve yobaz bir kitle.
Vatansever insanların hatası o insanlara sanalağdan ulaşılabileceğini sanmak
oldu. Dinci kenar mahallelilerin çocuklarının bir kısmı, zaten satın alınmış,
devşirilmiştı. Onlar, iktidarca verilen talimatlarla, bilgilerle alabildiğine “kara
propaganda” ve yanıltmaca yaptılar.
Ülkemizde son model teknolojiyi sömüren, buna karşılık
o teknolojiyi yaratan zekâların yaşam ortamlarından
ölümüne nefret eden, bir tür “modern asalaklar” kitlesi, iktidarın “aptal kutularından”
yaptığı akıl ve ahlâk dışı propagandayla iyice şişti ve
kemikleşti. Bu kitleye sanalağla ulaşılabilir mi? Şahsen hiç sanmıyorum. Öğrenebildiği
en modern iletişim aracı olan televizyonun da kanalları zaten dinciliğin işgali
altında. Dolayısıyla dincilik ülkede iktidar gücünü kullanarak tek yönlü bir
işgal, bir istila gerçekleştiriyor.
Modern asalaklar kesin
inançlarını cehaletleriyle; cehaletlerini de iletişim yoksulluklarıyla
besliyorlar. Onlar kendilerince cehennemlik gördükleri insanları zaten
konuşmaya ve ikna edilmeye değer bulmuyorlar. İletişim denen şey, dincilerin liderlerinin
“bunlar” diyerek sürekli “hayvan veya eşya” yerine koyarak saygısızlık ettiği
insanların bir değeri olarak kalıyor sadece.
Türkiye’nin tuhaflığı eşitler
arasında saygıya dayalı bir haberleşme olarak iletişimden habersiz bir
sömürücüler yığınının, iletişimsiz var olamayacak demokrasiyi, tıpkı
sömürülecek bir cep telefonu gibi sömürmesi, kullanması ve kirletebilmesi.
İletişim fakirliği, cahil kitlelerin
yeni meşrulaştırıcısı olarak demokrasiyi sakatlamaya devam ediyor. Ne diyelim? “Hamd
olsun… Teğet geçti!”
2 yorum:
Sadece tv seyreden kitle,diğer sosyal ağları kullananlardan fazla olduğu için bu böyle oluyor.
Nefis bir tespit ve özet!Teşekkürler ve saygılar.
Yorum Gönder