10 Mayıs 2014 Cumartesi

Modern Asalakların iletişim Yoksulluğu


Seçim zamanı, gericilikten ve Kürtçü terörden ve ırkçılıktan bezmiş insanlar klavyelerine sarıldı. Her gün yeni bir tape veya rezalet ortaya dökülüyordu. Herkes haksızlıkları elinden geldiğince, en hızlı olduğu düşünülen ortamdan, yani sanalağdan paylaştı, eleştirdi, kınadı.

Sonuç ne oldu? En azından  “Türk” adı etrafında birleşilebileceğini gördük. Buraya kadar gayet iyi…

Öbür yandan değişen bir şey olmadı. Çünkü Türkiye’de bir biriyle çarpışan kitleler Müslümanlar, Lâikler falan değildi. Son seçimde sosyal medyanın sanıldığı kadar etkili olmadığı ortaya çıktı. Çünkü  çarpışan kitlelerin  “sosyalleşme” ortamları  aynı değildi.

Türkiye’de toplumun geri kalanından neredeyse habersiz, cemaatleri, tarikatleri kendilerine ne verirse onunla yetinen, arada teknoloji adına televizyonda vaaz programı dinleyen  bir kitle ile sanalağda  felsefe tartışan, sanalağda kitap, film, müzik paylaşan bir kitle söz konusuydu.

Cemaatin veya tarikatin verdikleriyle beslenen kitlenin hiçbir şeyi öğrenmek gibi bir gayreti yok. Onlar içinde “Allah” kelimesi geçen herhangi bir Arapça cümlenin mutlak doğru olacağını düşünen,  akıl etmeyi, daha en başta günah sayan, cahil ve yobaz  bir kitle. Vatansever insanların hatası o insanlara sanalağdan ulaşılabileceğini sanmak oldu.  Dinci  kenar mahallelilerin  çocuklarının bir kısmı, zaten satın alınmış, devşirilmiştı. Onlar, iktidarca verilen talimatlarla, bilgilerle alabildiğine “kara propaganda” ve yanıltmaca yaptılar.

Ülkemizde  son model teknolojiyi sömüren, buna karşılık o teknolojiyi yaratan  zekâların yaşam ortamlarından ölümüne nefret eden, bir tür “modern asalaklar” kitlesi, iktidarın “aptal kutularından” yaptığı  akıl  ve ahlâk dışı propagandayla iyice şişti ve kemikleşti. Bu kitleye sanalağla ulaşılabilir mi? Şahsen hiç sanmıyorum. Öğrenebildiği en modern iletişim aracı olan televizyonun da kanalları zaten dinciliğin işgali altında. Dolayısıyla dincilik ülkede iktidar gücünü kullanarak tek yönlü bir işgal, bir istila gerçekleştiriyor.

Modern asalaklar kesin inançlarını cehaletleriyle; cehaletlerini de iletişim yoksulluklarıyla besliyorlar. Onlar kendilerince cehennemlik gördükleri insanları zaten konuşmaya ve ikna edilmeye değer bulmuyorlar. İletişim denen şey, dincilerin liderlerinin “bunlar” diyerek sürekli “hayvan veya eşya” yerine koyarak saygısızlık ettiği insanların bir değeri olarak kalıyor sadece.


Türkiye’nin tuhaflığı eşitler arasında saygıya dayalı bir haberleşme olarak iletişimden habersiz bir sömürücüler yığınının, iletişimsiz var olamayacak demokrasiyi, tıpkı sömürülecek bir cep telefonu gibi sömürmesi, kullanması ve kirletebilmesi. İletişim fakirliği, cahil  kitlelerin yeni meşrulaştırıcısı olarak demokrasiyi sakatlamaya devam ediyor. Ne diyelim? “Hamd olsun… Teğet geçti!”

2 yorum:

selcen dedi ki...

Sadece tv seyreden kitle,diğer sosyal ağları kullananlardan fazla olduğu için bu böyle oluyor.

Afşar Çelik dedi ki...

Nefis bir tespit ve özet!Teşekkürler ve saygılar.