Elbette bu, haklı bir telâş.
“Paket” denen garabet, PKKlı katiller ve
yandaşları için devletin kendini inkârı anlamında, Türk Milleti için de
sınırsız demokrasinin yeni
hezeyanlarından biri olarak önümüzdeki hafta patlayacak, görünen o.
Paket üstüne paket yapan tesettürlü hediyelik eşya
dükkânımız, bu hediyeleri
hazırlarken hediyenin sahibine hiçbir
şey sormuyor.
Herhangi bir vekalet çıkarırken
bile vekilin yapacağı işlerin sınırlandırıldığı, tek tek sayılarak belirlendiği
bir hukuk devletinde, milletin vekilleri önce bir vekaletname alıyor sonra
içini kendileri dolduruyor.
Vekillerimiz vatandaşa hakaret
ediyor, büyüğü küçüğünü tokatlıyor, milleti tehdit edebiliyor (BDP) vs. vs. vs.
Bütün bu hengâme içinde dinci parti “ahlâk” söyleminden vazgeçmiyor.
Kaç-göçe, kadını örtmeye, gizlemeye, küçümsemeye yönelik
her şeyi kanunlaştırmaya çalışıyor. Ve öyle görünüyor ki dinciler
kendilerine ait, tuhaf, çarpık ve ikiyüzlü bir ahlâk geliştirmişler.
Bunlar belki kabul edilebilir de…
Şu terbiye işi çok ihmal edildi.
Kadını örterek gizleyerek ahlâk
satan dinci esnafı, “Lütfen”, “Teşekkür
ederim.”, “Özür dilerim” gibi en basit nezaket cümlelerinden bile
yoksun.
Çünkü bunlar onların
dağarcıklarında yok.
Çünkü dinciliğin doğasında,
güçlüyle güçsüzü eşitleyen terbiyeden eser yok.
Çünkü dincilik, Allah’a, ancak
“güçlü ve korkulur, aşkın bir varlık” olduğu için “itaat” etmenin ideolojisi.
Dolayısıyla dinciler için en
önemli şey Tanrı gibi hesap sorulamaz bir iktidara ulaşmak. Ondan sonrası,
onları bağlamıyor. Muktedir olduktan sonra kimse için nazik davranmak ihtiyacı
duymayacaklarını düşünüyorlar ve her fırsatta bunu gösteriyorlar. %50 takıntısı
aslında bunun ifadesi. Şu an için ülkenin yarısının kendilerine mutlak muhalif
olduğunu bilerek bu kadar kaba davranıyorlar.
Dinci iktidar, nezaketi, güçlü
karşısında yaltaklanmak olarak kabul ediyor. Nitekim bu anlayış, en baştan
itibaren şu anda toplumun bütün kesimlerinde yaygın kabul görüyor.
Bundan dolayı gezi eylemlerinde
eylemcilerin polislere tutumları da
kimse için bir anlam ifade etmedi. Eylemciler polise en ufak küfür etmezken
polis en son ODTÜ olaylarında, göstericilere
“Atatürk’ün p.çleri!” diye küfredebildi.
Bu da gösteriyor ki ülkemizde
terbiye, artık “nezakete yönelmek ve zarar vermemek” olarak anlaşılmıyor.
Ülkemizde dinci iktidar artık
terbiyeyi, mutlak şekilde itaat eden hayvanlar yetiştirmeye yarayan bir şartlı
refleks geliştirme işi olarak görüyor.
Eli palalı insanları seven,
polisle beraber adam dövmeye giden Ak Gençlik’in nasıl yaratıldığı, böylece
ortaya çıkıyor.
Nezaketi meydana getiren
terbiyenin dinci taassuptan gelemeyeceği ortada…
Sorun sadece bir “Lütfen”den
ibaret olsaydı belki kabul edilebilirdi. Sorun artık “Lütfen” demeyi gereksiz
bulanların, kendilerinden olmayanları, kendilerinin eşiti “insanlar” olarak
kabul etmemeleri.
Sorun artık nasıl elde edildiği
belli olmayan “millî irade” nam oy yığınının, kendisini, her türlü insanî endişenin üstünde bir Tanrı
addetmesi.
Vatanın ve milletin istikbali
işte böyle bir yığının elinde, oyuncak
olmuş vaziyette.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder