18 Eylül 2013 Çarşamba

Dinci Muktedirlerin Terbiyesi Nerede?

Bir paket telâşıdır gidiyor.

Elbette bu, haklı bir telâş. “Paket” denen garabet, PKKlı  katiller ve yandaşları için devletin kendini inkârı anlamında, Türk Milleti için de sınırsız demokrasinin  yeni hezeyanlarından biri olarak önümüzdeki hafta patlayacak, görünen o.

Paket üstüne paket  yapan tesettürlü hediyelik eşya dükkânımız,  bu hediyeleri hazırlarken  hediyenin sahibine hiçbir şey sormuyor.

Herhangi bir vekalet çıkarırken bile vekilin yapacağı işlerin sınırlandırıldığı, tek tek sayılarak belirlendiği bir hukuk devletinde, milletin vekilleri önce bir vekaletname alıyor sonra içini kendileri dolduruyor.
Vekillerimiz vatandaşa hakaret ediyor, büyüğü küçüğünü tokatlıyor, milleti tehdit edebiliyor (BDP) vs. vs. vs.
Bütün bu hengâme içinde  dinci parti “ahlâk” söyleminden vazgeçmiyor. Kaç-göçe, kadını örtmeye, gizlemeye, küçümsemeye  yönelik  her şeyi kanunlaştırmaya çalışıyor. Ve öyle görünüyor ki dinciler kendilerine ait, tuhaf, çarpık ve ikiyüzlü bir ahlâk geliştirmişler.
Bunlar belki kabul edilebilir de…

Şu terbiye işi çok ihmal edildi.

Kadını örterek gizleyerek ahlâk satan dinci esnafı, “Lütfen”, “Teşekkür  ederim.”, “Özür dilerim” gibi en basit nezaket cümlelerinden bile yoksun.

Çünkü bunlar onların dağarcıklarında yok.

Çünkü dinciliğin doğasında, güçlüyle güçsüzü eşitleyen terbiyeden eser yok.
Çünkü dincilik, Allah’a, ancak “güçlü ve korkulur, aşkın bir varlık” olduğu için “itaat” etmenin ideolojisi.
Dolayısıyla dinciler için en önemli şey Tanrı gibi hesap sorulamaz bir iktidara ulaşmak. Ondan sonrası, onları bağlamıyor. Muktedir olduktan sonra kimse için nazik davranmak ihtiyacı duymayacaklarını düşünüyorlar ve her fırsatta bunu gösteriyorlar. %50 takıntısı aslında bunun ifadesi. Şu an için ülkenin yarısının kendilerine mutlak muhalif olduğunu bilerek bu kadar kaba davranıyorlar.

Dinci iktidar, nezaketi, güçlü karşısında yaltaklanmak olarak kabul ediyor. Nitekim bu anlayış, en baştan itibaren şu anda toplumun bütün kesimlerinde yaygın kabul görüyor.

Bundan dolayı gezi eylemlerinde eylemcilerin polislere  tutumları da kimse için bir anlam ifade etmedi. Eylemciler polise en ufak küfür etmezken polis en son ODTÜ olaylarında,  göstericilere “Atatürk’ün p.çleri!” diye küfredebildi.

Bu da gösteriyor ki ülkemizde terbiye, artık “nezakete yönelmek ve zarar vermemek” olarak anlaşılmıyor.
Ülkemizde dinci iktidar artık terbiyeyi, mutlak şekilde itaat eden hayvanlar yetiştirmeye yarayan bir şartlı refleks geliştirme işi olarak görüyor.

Eli palalı insanları seven, polisle beraber adam dövmeye giden Ak Gençlik’in nasıl yaratıldığı, böylece ortaya çıkıyor.

Nezaketi meydana getiren terbiyenin dinci taassuptan gelemeyeceği  ortada…

Sorun sadece bir “Lütfen”den ibaret olsaydı belki kabul edilebilirdi. Sorun artık “Lütfen” demeyi gereksiz bulanların, kendilerinden olmayanları, kendilerinin eşiti “insanlar” olarak kabul etmemeleri.

Sorun artık nasıl elde edildiği belli olmayan “millî irade” nam oy yığınının, kendisini,   her türlü insanî endişenin üstünde bir Tanrı addetmesi.

Vatanın ve milletin istikbali işte böyle bir yığının  elinde, oyuncak olmuş vaziyette.


Hiç yorum yok: