6 Mayıs 2009 Çarşamba

Nuri Bilge CEYLAN'ı Seyretmesek Olmaz mı?


Nuri Bilge CEYLAN kimdir?

Bilmiyorum, bilmek istiyor muyum, ondan da emin değilim, doğrusu.
Çünkü önyargı hakkımı sonuna kadar koruyabilmek istiyorum.
Çünkü “kaliteyi” kendi bildiğimce arayıp bulmak istiyorum.
Önyargıma göre sineması – ki eğer bir tarz sahibi ise- Fransızların beğendiği bir tür oryantalist çalışma.


“Hiç seyretmediysen nasıl bu kadar iddialı olabiliyorsun?” denebilir.
Çok saygı duyduğum bir ressam akademisyen bana “Onun bizden biri” olduğunu, bizim hayatımızı anlattığını söylediğinde, iyimser bir ümit susturdu beni. Suskunluğumun sebebini çok sonra anladım.
Mesele “bize ait” , bize dair fotoğraflar çekmek değildi. Mesele bizim insanlarımızı oynatmak da değildi.

Mesele öykülemeydi. Ve dolayısıyla “bizim dilimiz” sadece bizim kelimelerimizden ibaret değildi.
Bizim “dilimiz” bir sıkıntı dili midir? “ Mayıs Sıkıntısının” bizim dilimizde bir karşılığı var mıdır? Bizim tahayyülümüz, tasavvurumuz o şekilde mi “işler”? Bana hâlâ Ortadoğuluları mercek altına alan bir Fransız gibi geliyor CEYLAN… "Neşeli Günler" gibi bir film değilse, uzun uzun, boş boş bakan adamların, sadece Türkçe konuştukları için "bizden" olması, elde edebildiğimiz tek şeyin çıkmaz sokaktaki bir iç sıkıntısı olması, filmlerini bizden yapar mı?

Fransa’da bu kadar sevildiğine göre onların “diline”, kavrayışına yakın bir insan olmalı…
Nuri Bilge CEYLAN sinemasını, tepeden bakıcı seçkinci zevklerin o Fransız muhayyilesine inat şimdilik görmezden geliyorum.

2 yorum:

veli dedi ki...

İyi de edyorsun. orientalizm, kendi aşağılıklıklarını göremeyecek kadar kibirli ve kendilerine "batılı" diyenlerin "doğulu" diye adlandırdıkları ve aşağılamak amacıyla uydurdukları bir kavram. fakat ne hazindir ki bu bizde -ve onlara göre- "doğuda" ulvi bir kavram gibi sahiplenilen bir kavram orientalizm. ve içimizdeki kendi sözde aydın insanlarımız hangi mirsın üzerinde oturduklarının farkına varamyacak kadar karanlıkta oturan ve ışıkları kendi diplerini bile aydınlatamayacak kadar sönük olan sözde aydınlarımızın değer verdikleri kavram oriantalizm. bir zamanlar bir spor adamımızın kulandığı tabir ile "içimizdeki irlandalılar"ın değer verdikleri kavram orientalizm.
öncelikle nerden geldiğini unutmamak sonra unutturmamak gerekiyor. biz oriantal değil medeniyetin meyvelerini, ışığını dağıttığı toprakların, milletlerin mirasçısıyız.
seyretmesek olmaz mı? bal gibi de olur. hemde iyi olur. çünkü kendi köhnemiş beyinlerinde fikir üretmedikleri için onlara oriental diyenlerin aşıladığı fikirleri kendi fikirleri imiş gibi sunanları seyretmesek de, okumasak da olur. dünyanın gözünün önünde "yalnız ülkem" diyerek ülkesinin durumundan bile bi haber insanları seyrtmesek, daha tarihin tozlarını üflemeyi bilmeyen, eski yazıyı okuyamayan ve tarihi belgelerde neler yazdığını bilmeden atalarım şunu yaptı bunu yaptı şu kadar kesti bu kadar doğradı diye pervazıca konuşabilen insanları okumasak da olur.

Afşar Çelik dedi ki...

Veli Bey,

Hoşgelmişsiniz, siz benden de dolu gelmişsiniz.

Bir kere ne sinema ne modern edebiyat bizim ürünümüz, dolayısıyla dillerinin bize yabancı olması kadar doğal bir şey olamaz.

Ne kadar yerli ve amatör oyuncu ile çalışırsanız çalışın, varoluşsal sıkıntı vs yaşana bir Burhanettin Usta, Ömer Kaptan, veya hurdacı Emşir bizden olamaz.

Batının felsefesi, kurgusuna yansır
Dolayısıyla hiç olmazsa yere bir şey çizmenin boş durmaktan evla olduğuna inanan insanların " ben neyim?" diyerek sıkılıp uzaklara dalması falan fosforlu oryantalizmdir.

Fransızlar niye bu kadar seviyor ceylan'ı? Eh belki hayranları kızacak ama " Ne cici, becerikli bir doğulu, asyatik, guzuuuum!" tarzı bir üstten bakışla karşılıyorlar da ondan. Aynı tarkan'ın "etnik müzik" listesinde birinci olması gibi.

"Bak doğulu ama bizim filmlerimize özenmiş, yazık kıızzz!" gibi bir taltiften Bilge CEYLAN memnunsa sorunyok. Ama şahsen ben batı sinemasının onu kendine denk saydığına falan inanmıyorum.

Ha denk sayıyorsa o zamanda Ceylan'ınyerlü kumaşu hav atmış, eprimiş demektir.

Her zaman bekleriz, hoşgelnişsiniz.