14 Mayıs 2009 Perşembe

Liberallerin Etnik Irkçılığa Bakışları Üzerine

Etnik ırkçılığın liberal eleştirisi imkânsız mıdır?
Bunu sormamın sebebi çoğulculuğun, farklılıkların muhafazasının hukuk temelinde en tutarlı müdafaasını onların yapmasıdır.
Fakat buna rağmen bu ülkede maalesef bu tür bir eleştiri yapmak imkânsızdır.
Peki Türkiye’deki etnisite sorununun şekli, gelişimi bu çerçevede mi gerçekleşmekte?
Önce Türk barındırmayan bir ülke hayaliyle , ırkçı olduğu da bir türlü telâffuz edilemeyen bir isyan şeklinde başlayan zamanla “demokratik özerklik” lâflarına gerileyen bu terör eyleminde amaçlar ve araçlar liberal ilkelere uygun mudur?
Öncelikle eylemin terör olup olmadığına bakmak lâzım. Terör, “ Endişe ve korku yaratarak, kabul ettirmek” metodunun adı…
Etnik ayrılıkçı örgüt, bölge bu metodu kullanarak, insanlarımızı saflaştırmaya gitmiştir.
Peki liberal cenahtan bu konuda herhangi bir eleştiri gelmekte midir? Metodun, liberalizmin benimseyebileceği tek metot olan “akla hitap” ile uzaktan yakından ilgisi var mı? Elbette yok ama liberalizme etnikçilerden ve eski solculardan sızıntılar yüzünden etnikçiliği eleştirmek liberal camiada derhal “faşizm” olarak nitelenmeye başlamıştır.
Zira Türkiye’de liberalizm, mahdut sayıda okumuşun bir müddet devam eden ideale yakın müdafaasının mecraından, eski solcuların ve etnik ayrılıkçıların içine sızmasıyla çıkartılmıştır. Solcular liberal düşünceyi ipotekleri altına almışlar ve eskiden şiddet yoluyla savundukları enternasyonalizmi liberal camiaya rahatlıkla giydirmişlerdir. Bu enternasyonalizm, “millî” olanı inkâr ederken etnik olanı meşru ve doğal kabul etmek garabetine kadar götürmüştür liberalleri…
Etnik ayrılıkçılığın ırkçı ve terörist dayanaklarının zaten en başta reddedilmesi gerekmektedir.
Sorular şunlardır:
Hukuk düzeni aksak da olsa işleyen bir memlekette, hukuk sağlama tekeli kimdedir? Vatandaşlar tarlalarının sınırlarından kan davalarına kadar her husumeti kimin nezdinde ortaya koymalıdır?
Bu soruların cevabı, “devlettir.”
Devlet görevlilerinin haksızlıkları da dahil olmak üzere her türlü şikâyet devletin koruduğu, korumakla mükellef olduğu hukuk düzeni içinde dile getirilmelidir.
Devlet ne zaman artık bu tür bir teminatı sağlayamaz hale gelirse o zaman devletlik vasfını kaybeder. Türkiye’de devlet bu hale gelmemiştir ve zaman içinde git gide daha fazla “ilkelerle” sınırlanmaktadır.
Bu durumda devletten başka bir muhatap kabul etmek vatandaşlık haklarını kaybetme sebebi olmalıdır.
Hem devletin zaman içinde tek koruyucu haline geldiği argümanını savunup hem de etnik ırkçıların “hak arama” adıyla yürüttükleri terör eylemini mazur görmek ihanet değilse çelişkidir, gaflettir.
Maalesef liberal camia sırtını etnik ırkçılığa dayayarak millet nezdinde meşruiyetini gün be gün kaybetmekte… Öyle görünüyor ki ülkenin bir kısmının bölünüp gitmesi için yürütülen başkaldırı onların vicdanlarında en ufak bir akis bulamamakta. Ne yazık…

2 yorum:

selcen dedi ki...

Elinize sağlık Afşar bey,
Konuyu açıklıkla ve somut olarak ortaya koymuşsunuz.Bu meselede liberal geçinenlerin(gerçek değiller çünkü)liberalizm adına söyleyebilecekleri bir şey yoktur.Takke düşmüş kel görünmüştür.Teşekkür ve selamlarımla.

Afşar Çelik dedi ki...

Selcen Hanım,

Hoşgelmişsiniz. Ben gene de hüsn-ü zanla yaklaşarak yanılgılaırn düzeltilebileceğini ümit etmek istiyorum.

Bu konuda yaramzı derin olduğundan sizi de gayet iyi anlıyorum, epeydir uğramıyordunuz, gene bekleriz.