3 Nisan 2017 Pazartesi

Balkanlar'dan Bir Mektup 4


Değerli  okurumuz Orhun Bey, sağ olsun ilgisini hiç eksik etmiyor.  Blogu  fikirleriyle böylesine didik didik eden bir okura sahip olduğumuz için çok şanslıyız.

Bu blogun iki belki üç işlevi var:

Birinci işlevi, yazarlarının kednilerini ifade etmelerini sağlıyor.

İkinci işlevi okurlarının düşünce dünyalarını zenginleştiriyor; eğer becerebiliyorsa...

Üçüncüsü de yeni ortaya çıktı ki o da okurlarının  etkin katılımıyla  büyümek...

Değerli okurumuzun Twitter'dan yolladığı bir yorum/mesajını yayınlamaktan memnuniyet ve  gurur duyuyorum:




"Bir Siyasi Sistem Olarak Din" yazınızı okudum.

Burada din özneleri İbrahimi dinler demişiniz.

Oradan bir saptama yapayım mı kendimce: Bu dinler dünyanın hakimleri ve bu egemenliği düpedüz bu yapılarına borçlular... Yani tekil, baskıcı ve siyasi olmalarına.

Diğer dinleri adam yerine koymamaları bundan. Mesela Budizm bizim din kitaplarında inanış değil, felsefe gibi tanıtılır. "Böyle light din mi olur kardeşim?!" algısının yansıması işte.

Yapısal ve işlevsel ayrımına gelince... Ateist arkadaşlarım -özellikle de militan olanları- bana nasıl yükleniyorlar biliyor musunuz? "Sen bu dine inanıyorsun ama her dediğini (ibadetten, yaşam kurallarına yani düpedüz şeriata uymuyorsun) yapmıyorsun!" diye...

Tanıdık geldi mi? Cübbeli Ahmet mantığı işte... Farkı şu beni dine uymamakla itham edenler, onun değil benim yanlışlığımı vurgulamak ve bundan yola çıkıp benim Tanrı konusunda da yanıldığımı ispatlamak derdindeler.

Dediğim gibi Cübbeli Ahmet mantığı...

Ben "inançta sorun yaşamıyorum; aklıma uyan kurala uyarım" desem de bir türlü "tutarsız" olmaktan kurtulamıyorum.

Yok oluşlu ve sebepsiz evren daha tutarlı çünkü!

Hasılı güzel ülkemin dincisi ile ateisti aynı kafada birleşiyor. İnançla davranış bir türlü ayrışmıyor. "Paket bu, ya hep ya hiç" gerzekliği öne çıkıyor.

Diyeceksiniz şimdi "bloga yorum atın, yorum blogun kanıdır" diye :). Valla telefondan yazıyorum, hala bilgisayar alamadım -doğruya doğru. :))


Saygılar, selamlar...

Son birşey eklesem: Yılmaz Özdil'in dünkü "dinciler Amerikancı 12 Eylül'ün sonucudur; masum solcular ve ülkücüler birbirine kırdırıldı, bak dincilik zuhur etti" zırvasına nasıl bakıyorsunuz merak ediyorum.

Sanki ülkenin genetik kodunda dincilik yokmuş, orta sağ birbirini yiyip bitirmemiş, sosyalizm bu ülkede rejim değişikliği peşinde değilmiş, Özal hiç var olmamış da 12 Eylül gelip dinciliği azdırmış.

Klasik orta sol kafası... Hiç sorumluluk almıyor.

Bizim gazımızı aldığı için de bu kafayla aynı doğrultuda yer almak zorunda kalıyoruz.

(Söylediklerim askerlerin abartılı ve anlayışsız egolarının savunusu değil, tüm tarihsel olayların -Nazım'ından, Yaşar Kemal'ine, Pkk'dan sosyalizme kadar bu düşünce yapısına kızgınlığımdır)

Buna bir eleştiri istesem?

Daha da zoru: Şu kafayı kızdırmadan dürtecek ve düşündürecek-tarafsız üsluplu- güzel bir eleştiri olsa bu?

Okurun derdi de talebi de bitmez :))

İyi geceler...


Hiç yorum yok: