Genel olarak kadın kolları ev gezileri, kermes, hasta ziyareti ve yardım çalışmaları gibi siyasi getirisi düşük ikincil faaliyetler yürütmekte, bu nedenle de parti içinde siyasi bir yapıdan çok sosyal bir kuruluş görümündedir. Kadın kollarının şu anki görünümüyle kadın sorunlarını siyasete taşıması ve kadınların karar alma mekanizmalarında temsilinin artırılması işlevlerini hizmet edebilecek bir konumda olduğunu söylemek güçtür(...) Bununla birlikte kadınların büyük çoğunluğunun erkek egemen yapıyı yadırgadıklarını ifade etmekle birlikte farkında olmadan bu yapıyı içselleştirmiş olmalarıdır.
Kadın kolları gerekli midir tartışmasına girmeden 'içselleştirme' tespiti üzerinden devam edeceğim..
Birey olarak kendinizi nerede konumlandırdığınız ve nasıl tanımladığınız çok önemli. Bir kadın olarak toplumda, erkek egemen demiyorum çünkü bu tamımlamanın çıkış noktası konusunda emin değilim, kendinize biçtiğiniz ya da size biçilen role siz mi karar veriyorsunuz? Nerede duruyorsunuz, beslenmeye korunmaya muhtaç kuzu musunuz ilerde etimizden sütünüzden faydanılanacak yoksa kendimize delikanlı kız ya da kadın dedirtme sevdasında erkek gibi yürüyen erkek gibi kahve köşelerinde siyasi mavra yapan kendi cinsiyetiniz konusunda kararsız olanlardan mısınız? Bir de dağa çıkan ya da cariye olmayı kabul eden bir guruh var ki anlat anlat bitmez..
Kuzu ve çakma delikanlı aslına bakarsanız her iki tanımda da ya böyle olmayı içselleştirmiş hem cinslerinize ya da karşı cinse yaranma-onaylanma kaygısı duruş yeriniz değil mi?
Leydilik okulları ile ünlü İngiliz tahtında bir kadın monark var, siyasi tarihte Demir Leydi' tanımlaması ile yer alacak kadın siyasetçi de İngiliz..Güçlü ancak bir o kadar da kadın kimliğine sahipler..Özellikle Demir Layd Margaret Hilda Thatcher, Muhazafakar Parti kadın kollarından başbakanlığa kadar yükseldi(!) Şaka bir yana İngiliz siyasetinde kadın kolları gibi oluşum ya da toplumu politize etmek gibi çaba var mıdır? Monarşi ile yönetilen bir ülke demokrasinin beşiği olarak tanımlanıyor..Siyaset sadece ülke politikalarını küçük nuanslar ile kimin yöneteciğini tayin için yapılıyor(Hoş Thatcher'ın liberal politikaları küçük dokunuş sayılmaz ancak netice de İngiliz Milliyetçiliğine hizmet etmiş midir etmemiş midir?)
Biraz da içimizden birinden, Mutlu Hanımdan söz edeceğim. Kendisi siyaset ile uğraşıyor, belli ki hedefleri büyük.. Sürekli cehaletten ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktan söz ediyor. Arada din iman meselelerine girince de olayı tamamlıyor. Görüntü olarak da laik modern.. Atatürkçü olduğunu da sıklıkla hatırlatıyor.. Çocuklarından ve onlara olan sevgisinden söz ediyor analık vurgusu da tamam..Kadın kolları,yardım faaliyetleri, dernekçilik erkek kolları (!)her neye fırsat tanıdıysa orada..
Her şey mükemmel gözüküyor.. Yalnız Mutlu Hanımın bir kusuru var, sesi çok çıkıyor öyle ki çevresindeki bütün sesleri bastırıyor.. Kendi sesinden dolayı diğer sesleri duyamıyor. Mutlu Hanım, mutsuz eden ses tonunun farkına varamıyor..
Aslında mesele kadın ya da erkek siyasetinde değil, mesele demoksariyi içselleştirme de..Hatta aile de demokrasiyi içselleştirme de..Kadın kimliğinizi ailenizde ortaya koyamıyorsanız ne siyasi parti kadın kolları ne de kahve köşelerinde erkek edasıyla yaptığınız mavra ne sesinizi ne de yürüyüşünüzü normalleştirir..
Abartılı mı geldi? Çevrenize şöyle bir bakın ve dinleyin.. Karşıdan gelen kadının külhanbeyi yürüşünü diğerinin herşeyi ben bilirim sesini bir diğerinin kuzu ürkekliğini göreceksiniz..
1 yorum:
Birey olarak kendimizi nereye koyduğumuz önemli evet... İşin püf noktası burası galiba. Elinize akınıza sağlık , sevgili yazarımız.
Yorum Gönder